Dr. Kürşad Derinkuyu
Türk Hava Kurumu Üniversitesi, İşletme Fakültesi
Enerji Piyasaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü
Yenilenebilir enerji yatırımlarının payı günümüzde hem ülke bazında hem de şirketler bazında giderek artmaktadır. Artık ülkeler için arz güvenliğinin bir parçası olarak düşünülmekte, dünyanın karbon emisyon riskini azaltmada faydası olacağı öngörülmekte ve fosil kaynakların artan ve oynaklık gösteren fiyatlarına karşı dengeleyici unsur olacağı ümit edilmektedir. Bu yüzden bu kaynakların kullanımının teşvik edilmesi adına pek çok mekanizma devreye alınmış bulunmaktadır.*
Ülkemiz ise 2005 yılında 5346 sayılı kanun ile bütün yenilenebilir kaynakları için tek bir alım garantisi fiyatı öneren teşvik sistemi devreye alınmış, 2010 yılında kanunda yapılan bir değişiklik ile ise alım garantisi hem kaynak bazında çeşitlendirilmiş hem de yerli üretim için ek teşvikler düzenlenmiştir. Böylece üreticiler yenilenebilir enerji destek mekanizmasından kilovatsaat başına 7.3 ila 22.5 ABD senti ücret alabilmektedirler.
2014 sonu 69516 MW olan toplam kurulu güce baktığımızda 405 MW (%0.6) jeotermal, 3630 MW (%5.2) rüzgar, 40 MW (%0.1) güneş ve 23641 MW (%34) hidrolik yakıt cinsli santral görmekteyiz. 2023 hedeflerini incelediğimizde ise 42000 MW hidrolik, 20000 MW rüzgâr ve 3000 MW güneş kurulu gücü hesabı yapılmaktadır. Bu denli büyük yatırımların ve ciddi hedeflerin varlığında hem ülke nezdinde düzenleyici güçler olarak, hem de şirket bazında risk alanlar olarak yatırımların düzgün bir şekilde planlanması, kanalize edilmesi ve yönetilmesi önem arz etmektedir. Unutulmamalıdır ki konvansiyonel üretimden farklı olarak yenilenebilir enerji hem teknolojik açıdan olgunlaşmasını tamamlamamış hem de üretimi yağış rejimi, rüzgâr varlığı, güneşlenme süresi gibi pek çok belirsizliğe konudur.
Yatırım kararlarına ve bunların yönetilmesine hem ülkeler hem de şirketler açısından bakılmalı nihayetinde iki tarafın da verdiği kararlar nihai amaca bizleri götürmelidir. Bu bağlamda her iki tarafta da verilen kararları 4 aşamada inceleyebiliriz: Politik, Stratejik, Taktiksel ve Operasyonel kararlar.
İlk önce ülkeler ve onların karar vericileri açısından durumu inceleyelim:
Politik Kararlar: Arz tedarikinin hangi kaynaklardan sağlanması gerektiğine dayalı olan bu kararlar genelde bir seçimi ifade eder. Ülkenin iç kaynakları kadar dış ilişkilere ve konjonktüre bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Ancak yenilebilir kaynaklar açısından dünyanın genelinde günümüzde pozitif bir yaklaşım söz konusudur.
Stratejik Kararlar: Arz sürekliliği ve güvenliğine dair alınan kararlardır. Arz ve talebin uzun vadede eşleştirilmesi problemini ele alır. Elektrik piyasaları özelinde baktığımızda ise o an o saatte emre amade üretim yapabilir gücün taleple olan farkına odaklanır. Olası senaryolar dahilinde bu farkın negatife dönüşmemesi için uğraş verir. O halde bir teşvik sistemi emre amade güç ve talep eğrilerinin mümkün oluğunca paralel gitmesi için uğraş vermelidir. Aksi takdirde aradaki fark kapandıkça bunun fiyatlara olan baskısı açıkça gözlemlenebilecek, elektrikte kesinti olma ihtimali artacaktır.
Türkiye’nin talep eğrisine baktığımızda iki problemli zaman aralığı söz konusudur: Yazın öğlen saatleri ve kışın akşam saatleri. Bu tür kısa aralıklar için baz santrallerden ziyade ikincil santraller kullanmak daha faydalı olabilir. Mesela, yazın öğlen saatlerini güneş santralleri ile dengelemek mümkün gözükmektedir. Aynı şekilde kışın akşam saatleri problemini ise özellikle o saatlerde esen rüzgârı olan bölgelere odaklanmayla çözme ihtimali üzerinde düşünmeliyiz. Unutmayalım ki bizim gecenin üçündeki elektriğe değil pik saatlerde üretilmiş elektriğe ihtiyacımız bulunmaktadır.
Taktiksel Kararlar: Arzın sunuş biçimini konu alan bu kararlar orta vadeli maliyetlere odaklanır. İki açıdan incelenebilir: Kullanılan teknoloji ve üretilen enerji miktarı.
Teknolojik açıdan sürekli gelişen yenilenebilir enerji üretimi hangi aşamada hangi çeşitlilikle ülke üretimine dahil edilmelidir sorusunu inceler. Mesela, sabit teşvik prensibi altında yatırımlar düşen maliyetlerden ötürü sürekli ertelenebilir. Dolayısı ile verilen teşviklerin zaman içerisinde azaltılması hem yatırımda ötelemeye engel olur, hem de kamu üzerindeki ek finansal yükü hafifletir. Ayrıca son teknolojiye yüklenmek, yerli üretimin gelişmesini sekteye uğratabilir ve cari açığı beklenmedik bir şekilde artırabilir. Son olarak yönetmeliklerin melez sistemleri de içine alacak şekilde düzenlenmesi yenilenebilir enerji kaynaklarının doğası gereği gereklidir.
Bilindiği üzere yenilenebilir enerjide üretim sırasında oynaklık mevcuttur. Bu oynaklığın ya kendi içerisinde yahut konvansiyonel kaynaklarla dengelenmesi gerekir. Konvansiyonel bir santral için üretim planını değiştirmek onu sabit üretimde tutmaktan daha pahalı bir yöntemdir. Ek olarak, oynaklık miktarı eğer çok yüksekse dengeleyici santral bulunamayabilir ve ciddi sorunlar yaşanabilir. O halde ya yenilenebilir / konvansiyonel oranı belirlenmeli yahut oynaklık azaltıcı coğrafi dağılıma göre bağlantı görüşü verilmelidir. Bağlantı görüşünü etkilemesi gereken bir diğer etken de enerji ihtiyacı olan bölgelere fazlası olanlara nazaran öncelik verilmesidir.
Operasyonel Kararlar: Eldeki var olan yatırımın verimli bir şekilde kullanılmasını hedefler. Yenilenebilir enerji gibi uzun vadeli üretim tahmini zor olan kaynaklarda tahmin edilmesi öngörülen sürenin kısaltılması faydalı olacaktır. Hali hazırda Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi’nde (PMUM) en azından saatlik teklifler için kodları yazılmış Gün İçi Piyasasının devreye alınması bu problemi hafifletecektir.
Bu yazımızda yenilenebilir enerji kaynaklarına dair yatırımların genel bir ülke bakış açısı ile nasıl ele alınması ve düzenlenmesi gerektiği üzerinde durduk. Ancak şirketler açısından da aynı karar mekanizmasının incelenip dikkatlice analizinin yapılması gerekmektedir. Bu ise bir başka yazının konusudur.
*”Bu yazı Enerji Panorama dergisinin Nisan 2015 sayısı için hazırlanmış ve yayınlanmıştır. Yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Türkiye Enerji Vakfı’na aittir. Tekrar yayınlanması halinde kaynak gösterilerek bu sayfaya aktif bağlantı sağlanması zorunludur.”