Dr. Fehmi Tanrısever
Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi
Yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasıyla, elektrik piyasaları hızlı bir dönüşümün içerisine girmiştir. Bu dönüşüm bazı piyasa katılımcılarını olumlu etkilerken, bazı katılımcıları ise iflasın eşiğine getirmiştir. Daha da önemlisi geleneksel enerji üretim teknolojilerini esas alarak geliştirilen mevcut elektrik piyasaları, günümüzde piyasa katılımcılarının ihtiyaçlarını karşılama konusunda yetersiz kalmaya başlamıştır. Özellikle yenilenebilir enerji üretim teknolojisindeki gelişim ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen üretimin artması ile piyasa dinamikleri geri dönüşü olmayan bir değişimin eşiğine gelmiş bulunmaktadır.*
Esasen, yenilenebilir enerji yatırımları piyasadaki üretici fiyatlarını azaltırken, tüketici fiyatlarını da artırmaktadır. Türkiye örneğini incelediğimizde 2016 yılında üretici fiyatları (GÖP fiyatları) 14 krş/kWh iken YEKDEM maliyeti 2,55 krş/kWh olarak gerçekleşmiştir. 2017 yılı için ise YEKDEM portföyünde %17’lik bir artış olmuş ilk 4 ayda ise 3,82 krş/kWh YEKDEM maliyeti gerçekleşmiştir. Yüzdesel olarak bu maliyet üretici fiyatlarının şimdilik %25’ini oluşturmaktadır. Ayrica ülkemizde kurulacak her 1000MW’lık yenilenebilir üretim tesisi (%25 kapasite faktörü varsayımı ile) üretici fiyatlarını 0,4 kr/kWh azaltmaktadır. Diğer taraftan, Türkiye’deki tüketiciler elektiriğe 2016 yılında yaklaşık 120 Euro / MWh bedel ödemişlerdir. Piyasa Takas Fiyatlarının yaklaşık 40 Euro / MWh olduğu düşünüldüğünde üretici ile tüketici fiyatları arasında bire üçlük bir makasın olduğu görülmektedir. Yenilenebilir enerji yatırımlarının daha yüksek olduğu Almanya gibi ülkelerde ise üretici tüketici fiyatları arasındaki makas bire altı seviyesine ulaşmıştır.
Kömür santrallerini de tehdit edebilir
Üretici fiyatlarındaki gerileme, öncelikle konvansiyonel enerji üretim tesislerini tehdit etmektedir. Pek çok doğalgaz kombine çevrim santralinin ve kömür santralinin bu fiyat seviyelerinde –teşvik olmaksızın- rekabet edebilmesi oldukça zordur. Bunun sonucu olarak da ülkemizde pek çok doğalgaz kombine çevrim santrali üretime ara vermek durumunda kalmıştır. Ancak bu durum, büyük bir piyasa değişimi öncesinde sadece bir başlangıç mahiyetindedir. Ülkemizde güneş enerjisinden üretim sadece yüzde bir civarındadır. Önümüzdeki yıllarda bu oranın hızlı artması ve %5 düzeylerine çıkması beklenmelidir. Ayrıca güneş enerjisi puant saatlerde sisteme gireceği için, puant saatlerde önemli kayma ve azalmalara neden olacaktır (Kaliforniya örneğinde olduğu gibi). Sonuç olarak, özellikle eski teknoloji doğalgaz santrallerinin yakın gelecekte baz yük yada “peaker” olarak üretim yapmasının imkansız olacağı öngörülebilir. Üretici fiyatlarındaki bu düşüş, kömür santrallerini dahi tehdit edecek duruma gelecektir.
Diğer taraftan yenilenebilir enerji santrallerinin artması, geleneksel üretim santrallerine olan ihtiyacı ortadan kaldırmamış, aksine geleneksel üretim kapasitesine olan ihtiyacı daha da artırmıştır. Diğer bir değişle, yenilenebilir enerjinin yükselişiyle beraber, geleneksel üretim tesislerinin piyasadaki rolü, dengeleme ve arz güvenliği sağlama olarak yeniden tanımlanmıştır. Ancak mevcut enerji piyasasında santraller sadece ürettikleri enerji karşılığında ödeme aldıkları için bu santraller devre dışı kalmak zorunda kalmışlardır.
Kapasite piyasası kurulmalı
Sonuç olarak, günümüzde yenilenebilir enerji üretim teknolojileri ile beraber enerji piyasası ve geleneksel üretim tesislerinin rolleri yeniden tanımlanmalıdır. Bu noktada, elektrik piyasalarının üretim ve kapasite piyasaları olarak ikiye ayrılması yakın gelecekte kaçınılmazdır. Bizim önerimiz de Türkiye’de bir kapasite piyasası kurularak, dengeleme ve kapasite hizmeti sunan santrallere kapasite ödemesi yapılması yönündedir.
Kapasite piyasalarının oluşturulması ülkemizde enerji piyasalarını geleceği için hayati öneme sahip bir konudur. Bu konuda yapılacak hatalar önümüzdeki yıllarda üretici ve tüketici fiyatlarını önemli ölçüde etkileyebilir. Bu noktada kapasite piyasaları ve kapasite teşviki/ödemesi bir birinden tamamen ayrı ve karıştırılmaması gereken iki konudur. Bizim önerimiz kapasite teşviki verilmesi yerine kapasite piyasalarının oluşturulmasıdır.
–
*Turkish article.
Dr. Fehmi Tanrısever
Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi
Yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasıyla, elektrik piyasaları hızlı bir dönüşümün içerisine girmiştir. Bu dönüşüm bazı piyasa katılımcılarını olumlu etkilerken, bazı katılımcıları ise iflasın eşiğine getirmiştir. Daha da önemlisi geleneksel enerji üretim teknolojilerini esas alarak geliştirilen mevcut elektrik piyasaları, günümüzde piyasa katılımcılarının ihtiyaçlarını karşılama konusunda yetersiz kalmaya başlamıştır. Özellikle yenilenebilir enerji üretim teknolojisindeki gelişim ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen üretimin artması ile piyasa dinamikleri geri dönüşü olmayan bir değişimin eşiğine gelmiş bulunmaktadır.*
Esasen, yenilenebilir enerji yatırımları piyasadaki üretici fiyatlarını azaltırken, tüketici fiyatlarını da artırmaktadır. Türkiye örneğini incelediğimizde 2016 yılında üretici fiyatları (GÖP fiyatları) 14 krş/kWh iken YEKDEM maliyeti 2,55 krş/kWh olarak gerçekleşmiştir. 2017 yılı için ise YEKDEM portföyünde %17’lik bir artış olmuş ilk 4 ayda ise 3,82 krş/kWh YEKDEM maliyeti gerçekleşmiştir. Yüzdesel olarak bu maliyet üretici fiyatlarının şimdilik %25’ini oluşturmaktadır. Ayrica ülkemizde kurulacak her 1000MW’lık yenilenebilir üretim tesisi (%25 kapasite faktörü varsayımı ile) üretici fiyatlarını 0,4 kr/kWh azaltmaktadır. Diğer taraftan, Türkiye’deki tüketiciler elektiriğe 2016 yılında yaklaşık 120 Euro / MWh bedel ödemişlerdir. Piyasa Takas Fiyatlarının yaklaşık 40 Euro / MWh olduğu düşünüldüğünde üretici ile tüketici fiyatları arasında bire üçlük bir makasın olduğu görülmektedir. Yenilenebilir enerji yatırımlarının daha yüksek olduğu Almanya gibi ülkelerde ise üretici tüketici fiyatları arasındaki makas bire altı seviyesine ulaşmıştır.
Kömür santrallerini de tehdit edebilir
Üretici fiyatlarındaki gerileme, öncelikle konvansiyonel enerji üretim tesislerini tehdit etmektedir. Pek çok doğalgaz kombine çevrim santralinin ve kömür santralinin bu fiyat seviyelerinde –teşvik olmaksızın- rekabet edebilmesi oldukça zordur. Bunun sonucu olarak da ülkemizde pek çok doğalgaz kombine çevrim santrali üretime ara vermek durumunda kalmıştır. Ancak bu durum, büyük bir piyasa değişimi öncesinde sadece bir başlangıç mahiyetindedir. Ülkemizde güneş enerjisinden üretim sadece yüzde bir civarındadır. Önümüzdeki yıllarda bu oranın hızlı artması ve %5 düzeylerine çıkması beklenmelidir. Ayrıca güneş enerjisi puant saatlerde sisteme gireceği için, puant saatlerde önemli kayma ve azalmalara neden olacaktır (Kaliforniya örneğinde olduğu gibi). Sonuç olarak, özellikle eski teknoloji doğalgaz santrallerinin yakın gelecekte baz yük yada “peaker” olarak üretim yapmasının imkansız olacağı öngörülebilir. Üretici fiyatlarındaki bu düşüş, kömür santrallerini dahi tehdit edecek duruma gelecektir.
Diğer taraftan yenilenebilir enerji santrallerinin artması, geleneksel üretim santrallerine olan ihtiyacı ortadan kaldırmamış, aksine geleneksel üretim kapasitesine olan ihtiyacı daha da artırmıştır. Diğer bir değişle, yenilenebilir enerjinin yükselişiyle beraber, geleneksel üretim tesislerinin piyasadaki rolü, dengeleme ve arz güvenliği sağlama olarak yeniden tanımlanmıştır. Ancak mevcut enerji piyasasında santraller sadece ürettikleri enerji karşılığında ödeme aldıkları için bu santraller devre dışı kalmak zorunda kalmışlardır.
Kapasite piyasası kurulmalı
Sonuç olarak, günümüzde yenilenebilir enerji üretim teknolojileri ile beraber enerji piyasası ve geleneksel üretim tesislerinin rolleri yeniden tanımlanmalıdır. Bu noktada, elektrik piyasalarının üretim ve kapasite piyasaları olarak ikiye ayrılması yakın gelecekte kaçınılmazdır. Bizim önerimiz de Türkiye’de bir kapasite piyasası kurularak, dengeleme ve kapasite hizmeti sunan santrallere kapasite ödemesi yapılması yönündedir.
Kapasite piyasalarının oluşturulması ülkemizde enerji piyasalarını geleceği için hayati öneme sahip bir konudur. Bu konuda yapılacak hatalar önümüzdeki yıllarda üretici ve tüketici fiyatlarını önemli ölçüde etkileyebilir. Bu noktada kapasite piyasaları ve kapasite teşviki/ödemesi bir birinden tamamen ayrı ve karıştırılmaması gereken iki konudur. Bizim önerimiz kapasite teşviki verilmesi yerine kapasite piyasalarının oluşturulmasıdır.