Dr. Kürşad Derinkuyu
TENVA Araştırma Merkezi Direktörü
THK Üniversitesi Öğretim Üyesi
Yenilenebilir enerji günümüzde enerji arz güvenliğinin önemli bir parçası haline dönüşmüş bulunmaktadır. Hem fosil kaynakların artan ve oynaklık gösteren fiyatlarına karşı dengeleyici unsur olmakta, hem arz çeşitliliğini sağlayıp risk dağılımı yapmakta, hem de dışa olan kaynak bağımlılığında azaltıcı bir etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Pek çok ülke yenilebilir enerji kaynaklarının daha verimli kullanılabilmeleri adına değişik teşvik mekanizmaları geliştirmektedir.
Ülkemiz ise 2005 yılında 5346 sayılı kanun ile ilk alım garantisine dayalı teşvik mekanizmasını ortaya koymuştur. İlgili kanun pek çok yenilebilir enerji kurulumu ile ilgili konuya değinmiş olsa da bütün yenilenebilir kaynaklar için tek bir fiyat önermekte bu ise değişik yenilenebilir kaynakların farklı seviyedeki teknolojilerine uyum sağlayamamaktaydı. Bu durum 2010 yılında kanunda yapılan bir değişiklik ile düzeltilmiş, alım garantisi hem kaynak bazında çeşitlendirilmiş hem de yerli üretim için ek teşvikler düzenlenmiştir. Böylece üreticiler yenilenebilir enerji destek mekanizmasından kilovatsaat başına 7.3 ila 22.5 ABD senti ücret alabilmektedirler.
Bunun sonucunda 2012-2013 yıllarında piyasaya konu olan elektriğin %20.86’sı barajlardan, %4.81’i kanal tipi santrallerden, %0.68’i göl tipi santrallerden, %0.1’i nehirlerden, %2.55’i rüzgardan, %0.14’ü jeotermalden, %0.04’ü biokütleden gerçekleştirildi. 2023 hedeflerine baktığımızda ise 42000MW hidrolik, 20000MW rüzgâr ve 600MW güneş kurulu gücü hesabı yapılmaktadır.
Bu ciddi hedeflere ulaşabilme yolunda dikkatli tasarımlanmış bir teşvik sistemine ihtiyaç duymaktayız. Konvansiyonel üretimden farklı olarak yenilenebilir enerji hem teknolojik açıdan olgunlaşmasını tamamlamamış hem de üretimi yağış rejimi, rüzgâr varlığı, güneşlenme süresi gibi pek çok belirsizliğe konudur. Dolayısı ile planlanmasının daha dikkatli yapılması lazım gelmektedir. Aksi takdirde, Almanya’da olduğu gibi yüksek teşvik kaynaklı finansal yüke ya da İspanya’da olduğu gibi çok düşük piyasa fiyatlarının oluşup diğer yatırımların ötelenmesine sebebiyet verebilir.
Yenilenebilir enerji artık hayatımızın bir parçası haline dönüşmektedir. Bu enerji türüne karşı politikalar geliştirirken eski alışkanlıklarımız bir kenara bırakmalı, sahip olduğu karaktere özgün mekanizmalar tasarımlamalıyız. Bu hali ile mevcut teşvik mekanizmamız statik bir yapıya sahiptir yani gelecekteki gelişmelere karşı değişime kapalıdır. Hâlbuki yenilenebilir enerjinin belirsiz yapısı daha karmaşık teşvik sistemlerini zorunlu kılmaktadır. Bunlardan başta gelenleri şunlardır:
Teknoloji Eğrisi: Yenilenebilir enerjiye dair teknolojinin sürekli gelişiyor olması, birim yatırım maliyetlerini sürekli aşağıya çekmektedir. Bu durum yatırım şirketlerinin sabit teşvik prensibi altında yatırımlarını sürekli ertelemesine sebep olur. Dolayısı ile verilen teşviklerin zaman içerisinde azaltılması hem yatırımda ötelemeye engel olur, hem de kamu üzerindeki ek finansal yükü hafifletir.
Ölçek Ekonomisi: Pek çok sektörde olduğu gibi, yenilenebilir enerjide de yatırım büyüklüğü arttıkça birim başına düşen maliyet azalmaktadır. Bu durumda sabit bir teşvik, ancak büyük yatırımcıların işine yaramakta, küçük projelerin hayata geçmesini zorlamaktadır. Hâlbuki hedeflenen kurulu güce ulaşabilmek için küçük yatırımcıları da oyuna dâhil etmek mecburiyetindeyiz. Bu çeşitlilik aynı zamanda aşağıda bahsedeceğimiz üretimde oynaklığı da azaltacaktır. Binaların çatılarından küçük alanların değerlendirilmesine kadar pek çok proje ancak teşvik mekanizması yatırım maliyeti göz önüne alınarak tasarlandığında hayata geçebilir.
Ürün Değeri: Üretilenelektriğin değeri aslında serbest piyasada belirlenir. Eğer talep fazla ise değeri artacak az ise azalacaktır. Bizim gecenin üçünde üretilen elektriğe değil tüketimin yoğun olduğu saatlerde, günlerde ve aylarda üretilen elektriğe ihtiyacımız vardır. 2013 yılında elektriğin piyasa takas fiyatı ortalama 155.1 TL / MWh olarak gerçekleşirken, rüzgardan üretilen elektrik 148.1 TL / MWh değerindedir. Teşvik miktarını sabit tuttuğunuzda sadece en yüksek rüzgârı alan yerlerde yatırım olacak ancak burada üretilen elektrik belki de talep eğrisi ile uyumlu olmayacaktır. O halde teşvik miktarının içinde piyasa takas fiyatı da bir bileşen olarak bulunmalıdır.
Oynaklık Azaltma: Bilindiği üzere yenilenebilir enerjide üretim sırasında oynaklık mevcuttur. Planlanandan az ya da fazla üretim diğer enerji kaynaklarının devreye girmesine yahut çıkmasına sebebiyet verir. Oysa konvansiyonel bir santralin üretimini değiştirmek onu sabit üretimde tutmaktan daha pahalıdır. Ayrıca bu oynaklık derecesi iyi ayarlanamadığında dengeleyici santral bulunamayabilir ve ciddi sorunlar yaşanabilir. Teşvik mekanizmasının oynaklığı azaltacak şekilde yatırımları coğrafi dağılıma gitmeye yöneltmesi iletim sisteminin sağlıklı işleyebilmesi için önemlidir.
Melez Sistemler: Mevcut teşvik sistemimiz rüzgâr-güneş ikilisi yahut rüzgâr-su pompası-baraj üçlüsü gibi melez sistemlere karşı kapalıdır. Oysaki bu sistemler yukarıda anılan zaman ve oynaklık gibi pek çok problemi çözmek için geliştirilmektedir. Eğer hedeflendiği gibi yenilenebilir enerji üretimi %30 seviyelerine çıkartılmak isteniyor ise, sağlıklı bir arz yapısının oluşturulması için bu sistemler son derece önemlidir ve teşvik sisteminin içinde bir enstrüman olarak yer almalıdır.
Burada bahsedilen teşvik çeşitlendirme sistemleri zaman içerisinde oluşan problemlere karşı değişik ülkelerde önerilmiş ve bir kısmı zaman içerisinde hayata geçirilmiş politikalardır. Ülkemizin de vakit kaybetmeden bu konulara odaklanıp hedefleri doğrultusunda esnek bir teşvik tasarımına kavuşması zaruridir.-“This article has been prepared in Turkish”
Dr. Kürşad Derinkuyu
TENVA Araştırma Merkezi Direktörü
THK Üniversitesi Öğretim Üyesi
Yenilenebilir enerji günümüzde enerji arz güvenliğinin önemli bir parçası haline dönüşmüş bulunmaktadır. Hem fosil kaynakların artan ve oynaklık gösteren fiyatlarına karşı dengeleyici unsur olmakta, hem arz çeşitliliğini sağlayıp risk dağılımı yapmakta, hem de dışa olan kaynak bağımlılığında azaltıcı bir etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Pek çok ülke yenilebilir enerji kaynaklarının daha verimli kullanılabilmeleri adına değişik teşvik mekanizmaları geliştirmektedir.
Ülkemiz ise 2005 yılında 5346 sayılı kanun ile ilk alım garantisine dayalı teşvik mekanizmasını ortaya koymuştur. İlgili kanun pek çok yenilebilir enerji kurulumu ile ilgili konuya değinmiş olsa da bütün yenilenebilir kaynaklar için tek bir fiyat önermekte bu ise değişik yenilenebilir kaynakların farklı seviyedeki teknolojilerine uyum sağlayamamaktaydı. Bu durum 2010 yılında kanunda yapılan bir değişiklik ile düzeltilmiş, alım garantisi hem kaynak bazında çeşitlendirilmiş hem de yerli üretim için ek teşvikler düzenlenmiştir. Böylece üreticiler yenilenebilir enerji destek mekanizmasından kilovatsaat başına 7.3 ila 22.5 ABD senti ücret alabilmektedirler.
Bunun sonucunda 2012-2013 yıllarında piyasaya konu olan elektriğin %20.86’sı barajlardan, %4.81’i kanal tipi santrallerden, %0.68’i göl tipi santrallerden, %0.1’i nehirlerden, %2.55’i rüzgardan, %0.14’ü jeotermalden, %0.04’ü biokütleden gerçekleştirildi. 2023 hedeflerine baktığımızda ise 42000MW hidrolik, 20000MW rüzgâr ve 600MW güneş kurulu gücü hesabı yapılmaktadır.
Bu ciddi hedeflere ulaşabilme yolunda dikkatli tasarımlanmış bir teşvik sistemine ihtiyaç duymaktayız. Konvansiyonel üretimden farklı olarak yenilenebilir enerji hem teknolojik açıdan olgunlaşmasını tamamlamamış hem de üretimi yağış rejimi, rüzgâr varlığı, güneşlenme süresi gibi pek çok belirsizliğe konudur. Dolayısı ile planlanmasının daha dikkatli yapılması lazım gelmektedir. Aksi takdirde, Almanya’da olduğu gibi yüksek teşvik kaynaklı finansal yüke ya da İspanya’da olduğu gibi çok düşük piyasa fiyatlarının oluşup diğer yatırımların ötelenmesine sebebiyet verebilir.
Yenilenebilir enerji artık hayatımızın bir parçası haline dönüşmektedir. Bu enerji türüne karşı politikalar geliştirirken eski alışkanlıklarımız bir kenara bırakmalı, sahip olduğu karaktere özgün mekanizmalar tasarımlamalıyız. Bu hali ile mevcut teşvik mekanizmamız statik bir yapıya sahiptir yani gelecekteki gelişmelere karşı değişime kapalıdır. Hâlbuki yenilenebilir enerjinin belirsiz yapısı daha karmaşık teşvik sistemlerini zorunlu kılmaktadır. Bunlardan başta gelenleri şunlardır:
Teknoloji Eğrisi: Yenilenebilir enerjiye dair teknolojinin sürekli gelişiyor olması, birim yatırım maliyetlerini sürekli aşağıya çekmektedir. Bu durum yatırım şirketlerinin sabit teşvik prensibi altında yatırımlarını sürekli ertelemesine sebep olur. Dolayısı ile verilen teşviklerin zaman içerisinde azaltılması hem yatırımda ötelemeye engel olur, hem de kamu üzerindeki ek finansal yükü hafifletir.
Ölçek Ekonomisi: Pek çok sektörde olduğu gibi, yenilenebilir enerjide de yatırım büyüklüğü arttıkça birim başına düşen maliyet azalmaktadır. Bu durumda sabit bir teşvik, ancak büyük yatırımcıların işine yaramakta, küçük projelerin hayata geçmesini zorlamaktadır. Hâlbuki hedeflenen kurulu güce ulaşabilmek için küçük yatırımcıları da oyuna dâhil etmek mecburiyetindeyiz. Bu çeşitlilik aynı zamanda aşağıda bahsedeceğimiz üretimde oynaklığı da azaltacaktır. Binaların çatılarından küçük alanların değerlendirilmesine kadar pek çok proje ancak teşvik mekanizması yatırım maliyeti göz önüne alınarak tasarlandığında hayata geçebilir.
Ürün Değeri: Üretilenelektriğin değeri aslında serbest piyasada belirlenir. Eğer talep fazla ise değeri artacak az ise azalacaktır. Bizim gecenin üçünde üretilen elektriğe değil tüketimin yoğun olduğu saatlerde, günlerde ve aylarda üretilen elektriğe ihtiyacımız vardır. 2013 yılında elektriğin piyasa takas fiyatı ortalama 155.1 TL / MWh olarak gerçekleşirken, rüzgardan üretilen elektrik 148.1 TL / MWh değerindedir. Teşvik miktarını sabit tuttuğunuzda sadece en yüksek rüzgârı alan yerlerde yatırım olacak ancak burada üretilen elektrik belki de talep eğrisi ile uyumlu olmayacaktır. O halde teşvik miktarının içinde piyasa takas fiyatı da bir bileşen olarak bulunmalıdır.
Oynaklık Azaltma: Bilindiği üzere yenilenebilir enerjide üretim sırasında oynaklık mevcuttur. Planlanandan az ya da fazla üretim diğer enerji kaynaklarının devreye girmesine yahut çıkmasına sebebiyet verir. Oysa konvansiyonel bir santralin üretimini değiştirmek onu sabit üretimde tutmaktan daha pahalıdır. Ayrıca bu oynaklık derecesi iyi ayarlanamadığında dengeleyici santral bulunamayabilir ve ciddi sorunlar yaşanabilir. Teşvik mekanizmasının oynaklığı azaltacak şekilde yatırımları coğrafi dağılıma gitmeye yöneltmesi iletim sisteminin sağlıklı işleyebilmesi için önemlidir.
Melez Sistemler: Mevcut teşvik sistemimiz rüzgâr-güneş ikilisi yahut rüzgâr-su pompası-baraj üçlüsü gibi melez sistemlere karşı kapalıdır. Oysaki bu sistemler yukarıda anılan zaman ve oynaklık gibi pek çok problemi çözmek için geliştirilmektedir. Eğer hedeflendiği gibi yenilenebilir enerji üretimi %30 seviyelerine çıkartılmak isteniyor ise, sağlıklı bir arz yapısının oluşturulması için bu sistemler son derece önemlidir ve teşvik sisteminin içinde bir enstrüman olarak yer almalıdır.
Burada bahsedilen teşvik çeşitlendirme sistemleri zaman içerisinde oluşan problemlere karşı değişik ülkelerde önerilmiş ve bir kısmı zaman içerisinde hayata geçirilmiş politikalardır. Ülkemizin de vakit kaybetmeden bu konulara odaklanıp hedefleri doğrultusunda esnek bir teşvik tasarımına kavuşması zaruridir.