“Click here for the original text”
Serhan ÜNAL
TENVA Araştırmacı
Son zamanlardaki gelişmeler, bilhassa Putin’in Ankara ziyareti, Türkiye’nin, bir enerji merkezi olma yolundaki elini güçlendirdi. Aslında bu durum daha çok, Türkiye’nin elindeki atıl kapasitenin kullanılmaya başlaması olarak da görülebilir. Dolayısıyla Türkiye’nin, elindeki atıl potansiyeli daha verimli ve etkili kullanmaya başladıkça, enerji oyununu da daha güzel oynayabileceği iddia edilebilir. Eğer Türkiye, enerji alanındaki fiziki, fikri ve idari kabiliyetlerini geliştirme hususundaki mevcut proaktif stratejisini devam ettirebilirse, enerji oyununu gitgide daha iyi oynayan ve gitgide daha çok kazanç elde edebilen taraf olacaktır. 2015, böyle bir yıl olabilir.*
Fiziki doğalgaz altyapısının geliştirilmesi açısından, 1986’da ilk Rus doğalgazının batı hattıyla ithal edilmesinden, 1996’da İran doğalgaz boru hattının ve 1997’de Mavi Akım’ın tamamlanmasının ardından uzun bir süre yeni doğal gaz hattı projesi geçekleştirilememiştir. Tamamlanmış olan her üç proje de aslında, enerji jeopolitiğinde Türkiye’nin konumunu güçlendirmekten ziyade Türkiye’nin kendi iç talebinin karşılanmasına yönelik projelerdi. Fakat yakın zamandaki gelişmeler, Türkiye’nin iç pazarından daha büyük bir jeoekonomik denklemin parametrelerini inşa etmeye başlıyor. Erbil-Ceyhan ve TANAP boru hatlarının sırasıyla 2017 ve 2018’de tamamlanması bekleniyor. Böylece Türkiye, aslında ilk kez kendi enerji talebinin ötesinde, gerçek anlamda uluslararası bir enerji merkezi olmaya doğru adım atmış olacak.
Güney Akım’ın Türkiye’den geçmesiyle birlikte, halen ‘pozitif gündem’ başlığında yürütülen Türkiye-AB enerji ilişkileri, daha da ‘pozitif’ hale gelecek ve doğu-batı ekseninin atar damarı Türkiye olarak belirginleşmeye başlayacak. Kendi kendini tetikleyen bir döngü içinde, enerjide daha güçlü bir Türkiye, daha fazla enerji projesini kendine çekecek ve enerji merkezi olma yolundaki seyir hızı, gitgide artacak. Bu noktada Türkiye, daha fazla küresel enerji şirketinin çıkarlarını kendi çıkarlarıyla birleştirebildiği ve onlarla koparılamaz ilişkiler kurduğu ölçüde, Kıbrıs-Mısır-İsrail ittifakına karşı pozisyonunu sürdürülebilir kılma şansına sahip olabilecek.
Fiziki petrol altyapısı konusunda, neredeyse Körfez savaşından beri düzgün çalışmayan Kerkük-Yumurtalık hattı, Türkiye’nin ilk başarısıydı. Diğer bir örnek, Azeri petrolünü Gürcistan üzerinden Ceyhan’a ulaştıran ve Türkiye’nin batılı ortaklarının teşvik ve desteğiyle gerçekleştirilen Bakü-Tiflis-Ceyhan hattıydı. Bu iki erken örneğe ek olarak, günlük küresel petrol üretiminin yaklaşık %2,5’inin taşındığı Türk boğazlarını da Türkiye’nin idare ediyor olması, Türkiye’yi zaten baştan önemli bir petrol transit ülkesi konumuna koymaktaydı. En son 2014’te, Kuzey Irak petrolünü Ceyhan’a taşıyan boru hattının tamamlanmasıyla, Türkiye’nin uzun vadedeki önemi, sürdürülebilir şekilde artmış oldu. Aynı yılın sonlarına doğru Bağdat ve Erbil arasında bir uzlaşmaya varılması sayesinde, Türkiye’nin daha çok Irak petrolünü piyasaya ulaştırma şansı da artmış görünmekte. Tüm bunlara ek olarak, İzmir’de kurulmakta olan yeni rafineri 2017’de bittiğinde Türkiye, bütün bölgeye daha çok petrol ürünü ihraç edebilir hale de gelecek.
Türkiye’nin düşünsel-fikri enerji altyapısı açısından en önemli kazanımlarından biri de, başarılı şekilde ilerletilmekte olan piyasa serbestleşmesi süreci. Serbest piyasa süreci, hem Türkiye’ye yabancı yatırımcıların çekilmesi ve hem de doğası gereği, Türkiye’nin enerji merkezi olma stratejisini desteklemesi bakımından önemli bir politika tercihi. Bu sürecin ilerlemesinde ise, Türkiye’nin AB’ye üye olma hedefinin önemli bir etkisi olduğu yadsınamaz bir gerçek. Türkiye enerji oyununda daha fazla uluslararasılaştıkça, stratejik ufku da genişlemekte ve Dünya’nın birçok ülkesindeki enerji projelerine ortak olarak nüfuz kazanmaya çalışmakta.
Fiziki ve fikri altyapıya benzer şekilde, idari altyapı da ciddi bir gelişme süreci içerisinde. Bu alandaki en güncel ve belki de girişimciler açısından en önemli konu, enerji borsasının (EPİAŞ) kurulması ve işler hale gelmesi. Enerjinin uluslararası ölçekte alınıp satıldığı bir merkeze sahip olmak Türkiye’nin küresel ajandadaki yerini pekiştirirken Türkiye, ‘oyunu iyi oynayan’ bir aktörden ‘oyun kurucu’ bir aktör konumuna yükselmek için ihtiyaç duyduğu gündem belirleme yeteneklerini de, Anadolu Ajansı’nın İngilizce enerji haberleri terminali ve 2015’te göreve başlayacak olan enerji ataşeleri ile artırmakta. Diğer taraftan, Türkiye Enerji Vakfı (TENVA) gibi, enerji odaklı düşünce kuruluşları da, Türk girişimcilerinin ve karar alıcılarının ihtiyaç duydukları danışmalık ve diğer akademik hizmetleri sağlamak açısından önemli bir yer doldurmakta.
Özetle, Türkiye günden güne daha verimli kullandığı yüksek potansiyeli sayesinde, bölgesinde bir enerji merkezi olmaya doğru adım adım ilerlemekte. Geliştirilen fiziki altyapısı, serbestleşen piyasası ve gelişen idari kabiliyetleri sayesinde, gelecek öngörülerinde ihmal edilemeyecek bir aktör haline çoktan gelen Türkiye’nin, özellikle enerji teknolojileri alanında ise hala çok yol katetmesi gerekmekte. Fakat bugüne kadar başarılanlar, bundan sonra başarılabileceklerin güzel işaretleri olarak önümüzde durmakta. Türkiye’nin enerji oyununu, 2015’te daha başarılı ve etkin bir şekilde oynamaya başladığına şahit olacağımızı düşünüyorum.