EÜAŞ/ETKB Müşavir
Enerji, ülkelerin ekonomik büyümesi ve rekabet gücünün önemli girdilerinden biri olarak kabul edilmektedir. Taş kömürünün 1700’lü, petrolün 1800’lü yıllarda çıkarılıp, makineli üretim araçlarında kullanılmasıyla başlayan enerji kavgaları ve 1990’lı yıllarda başlayıp 2000’li yıllarda artarak süren iklim tartışmaları; günümüzde ülkelerin iktisadi ve siyasi ilişkilerinin önemli bir unsuru olmuş durumdadır.
Enerji eksenli tartışmalar her daim devam etmekte olup, barışın ve refah düzeyinin kaynağı olması gerekirken; günümüzde savaşların bir kaynağı olma durumunu devam ettirmektedir. Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgenin enerji kaynakları ve yine bölgesinde bulunan ülkelerin buna yönelik politikaları; son yüzyılda ortaya çıkan 1. ve 2. Dünya Savaşlarından sonra bile, bitmez tükenmez savaşların devamına sebep olmaktadır. Hızlı iklim değişikliği, petrol, doğal gaz ve kömür gibi kaynakların paylaşımı ve kontrolü ile enerjiye ulaşım sorunları, bu süreci en çok etkileyen unsurlar olarak görülmektedir.
Enerji kaynakları tüm ülkelere eşit olarak dağılmış durumda değildir. Dünyada bazı ülkeler zengin rezervlere sahip olup üretici konumundayken, diğerleri bu enerji kaynaklarını elde etmeye çalışan tüketici konumundadırlar. Nüfus artarken ve ülkeler daha fazla enerji kullanarak gelişirken, enerji kullanımından kaynaklanan çevre ve sağlık sorunları dünya gündemini meşgul etmektedir. Atmosferdeki hava kirliliği nedeniyle insan ölümleri ve iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuzluklar zamanla daha çok artmaktadır.
Enerji güvenliğinin sağlanması ve sürdürülebilir enerji politikalarının oluşturulması, çevre politikaları ile doğrudan ilgilidir. Çevre sorunlarını ve küresel ısınma gibi dünya için çok önemli bir olguyu göz ardı ederek bir enerji politikası tasarlamak veya mevcut politikaları değerlendirmek eksik olur.
Enerji ve Çevre ilişkisi, neredeyse yüzyıllara varan bir sorun olmasına rağmen özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde gündem olmuş ve 1990’lı yıllarda uluslararası sorunlardan biri olarak yerini almaya başlamıştır. Enerji özellikle temiz enerji ile çevre kavramları yeni politika alanları olarak kendini göstermiştir. Enerji kaynakları açısından bakıldığında ise küresel ısınmaya etkisi olmayan yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim olduğu ve benzer şekilde fosil yakıt kullanımında da çevreye daha az zarar veren yeni teknolojilerin araştırma ve geliştirilmesi ve hatta uygulanmasının önem kazandığı görülmektedir.
Özellikle belli başlı gelişmiş ülkelerin enerji politikaları tasarlanırken, enerji kullanımına yönelik, enerji verimliliği, salım standartları gibi çevreye duyarlı uygulamalar göz önüne alınmaktadır. Bu bağlamda, karbon piyasaları, yenilenebilir enerji ve emisyon tartışmalarının, görece gelişmiş ülkelerden gelmesinin tesadüf ve sadece çevreye duyarlı bir inisiyatif olmadığı/olamayacağı gerçeğini göz önünde bulundurmak gereklidir.
Enerji kaynakları açısından büyük oranda dış ülkelere bağımlı olan Türkiye’nin en büyük dış ticaret açığı kalemi enerji sektörü olarak kendini göstermektedir. Bu bakımdan, arz güvenliği kadar, cari açığının büyük bir bölümünü teşkil eden enerji ithalatı sorunu için de Türkiye’nin alternatif enerji kaynaklarına yönelme ihtiyacı doğmuştur. Bu kapsamda, enerji arz güvenliği ve yerlileşme ile kaynak çeşitliliği çalışmaları da alternatif enerji kaynakları bağlamında artarak devam etmiştir.
Enerji kaynaklarında yüzde 70’in üzerinde dışa bağımlı olan Türkiye’nin, petrolde yüzde 91-92, doğal gazda yüzde 98-99 gibi çok yüksek oranlarda dış ülkelere bağımlıdır. Bundan dolayı, enerji kaynağı arayışlarında hem yerli kaynak olan kömüre hem de alternatif kaynak olan yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiştir. Farklı enerji kaynaklarından yararlanmak zorunda olan Türkiye, gelişmekte olan ülkeler içerisinde yer aldığından, enerji yatırımlarına da hız vermek zorundadır. Yatırımlarının sonucunda çevreye özen gösterilmediği ve kimi zaman ise çevre faktörünün tamamen göz ardı edilebildiği görülmüştür. Diğer tüm gelişmiş ülkeler gibi Türkiye de yatırımlarından ve kalkınmasından vazgeçmemektedir. Yatırımlar yoğun bir şekilde yapılırken, çevre faktörü de göz ardı edilmemesi gereken bir konu olarak ulusal ve uluslararası gündemin üst sıralarında yerini almaktadır.