Esen ERKAN-Yazar
Enerji sektörü için analizler hazırlayan McKinsey Energy Insights, uzun vadeli küresel enerji talebi üzerine hazırladığı “Global Energy Perspective 2018” raporunu yayımladı. çalışma, 145 ülkeden, 28 sektörde ve 55 farklı enerji türü için uzun vadeli tahminlere yer veriyor. Kömürden elektrik üretiminin 2030’dan sonra gittikçe azalması, 5 otomobilden birinin elektrikli olması ve 2050 yılına kadar küresel enerji üretimindeki büyümenin neredeyse tamamının yenilenebilir enerjiden sağlanması dikkat çeken tahminler arasında. Küresel elektrik talebi ise diğer enerji kaynaklarının açık ara farkla birincisi.*
2000’li yıllar küresel enerji sektöründe özellikle elektrikli araçlar ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili önemli değişimlerin başladığı yıllar. Analiz, GSYİH’daki yükselişler, sürekli değişen petrol fiyatları, yeni teknolojiler ve düzenleyici değişiklikler derken sektör oyuncularını, yatırımlarının uzun vadedeki etkilerini göz önünde bulundurmaya çağırıyor.
Önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde gaz veya kömürle çalışan mevcut elektrik santrallarını işletmek yerine, yenilenebilir enerji için kapasite oluşturmak daha ekonomik olacak gibi görünüyor. Güneş ve rüzgarın düşen maliyetler sayesinde hızla büyümesi, fosil yakıt kullanım oranlarının daha da düşmesine neden olacak. 2050 yılına kadar küresel elektrik üretimindeki kapasite artışı %80 oranında yenilenebilir kaynaklardan sağlanırken bu katkının büyük çoğunluğu Çin ve Hindistan’dan gelecek. Güneş ve rüzgar kaynaklı elektrik üretiminin doğalgazdan 5-10 kat daha hızlı büyüyeceği tahmin edilen analizlerde, 2030 yılından sonra elektrik üretiminde kömürün yeri gittikçe sarsılıyor. 2050 yılına kadar en yüksek enerji talebi de yine Çin ve Hindistan tarafından gelecek. Kuzey Amerika ve Avrupa’daki talebin ise düşüş göstereceği tahmin ediliyor.
Analizde, enerji talebindeki değişimi tetikleyen başlıca etkenler; nüfus, ekonomik büyüme ve enerji verimliliğine yönelik iyileştirmeler. 2050 yılına kadarki tahminlerde; küresel nüfusun %36 oranında artarak 10 milyara çıkması ve kişi başına düşen GSYİH’nin önceki tahminlere göre daha yavaş büyüyecek olsa da iki katına çıkması bekleniyor.
2050’ye kadar birincil enerji talebindeki artışı tetikleyecek alanlardan biri olan kimya sektöründen gelen hammadde ve enerji talebi, yıllık %1.8’lik bir bileşik büyüme oranı (CAGR) ile toplam talebin geri kalanının iki katından fazla büyümeye neden olacak. Sanayi, elektrik ve ısı ile konutlardaki enerji kullanımı yaklaşık %0.6-0.7 büyüme ile daha ılımlı bir artış gösterecek. 2023 civarında zirvede gerçekleşeceği tahmin edilen hafif araçların enerji ihtiyacı, sonraki dönemlerde %0,2 oranında azalacak.
“İnşaat ve Endüstri Elektrifikasyonu Talebi Arttırıyor”
2050 yılına kadar fosil yakıtlara bağımlı kalacağı öngörülen enerji sektöründeki kaynak karışımı, yenilenebilir kaynaklarla doldurulacak. Daha yeşil bir enerji üretimine geçiş, elektrikli araçlara, daha verimli motorlara doğru ilerleme ile birleşecek ve 2035’ten itibaren enerji ile ilgili karbon emisyonlarında düşüşe neden olacak. Elektrik talebi, diğer enerji kaynaklarının açık ara farkla birincisi olacak. Bu artışta, başta Çin’deki ve Hindistan’daki inşaat ve endüstri elektrifikasyonunun büyük payı var. Elektrikteki bu büyümeyi karşılayacak kapasitenin neredeyse %80’i ise güneş ve rüzgardan üretilecek. Nüfus ve GSYİH verilerindeki bu değişimler, enerji talebinde sürekli bir artışa işaret ediyor olsa da uzun dönemli sonuçlar, enerji talebinde yavaşlama olacağına dikkat çekiyor.
“2030’a Her 5 Otomobilden Biri Elektrikli”
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) son küresel EV (elektrikli araç) raporunda, 2016 yılında neredeyse yarısı Çin’de olmak üzere, dünya çapında 750.000 rekor sayıda araç satıldığını açıklamıştı. Çok uzun sayılmayacak bir süre zarfında, 2030 yılına kadar satılan her beş otomobilden birinin elektrikli olacağı tahmin ediliyor. Toplam satışlarda 2020’de %3 olması tahmin edilen elektrikli araç oranı, 2030’a kadar %20’ye yükselecek.
“Karbon emisyon oranları 2 derecelik senaryonun çok uzağında”
Elektrikli araç pazarındaki büyümeye ve yenilenebilir enerjinin artan payına rağmen, yükselen nüfus ve OECD olmayan ülkelerdeki artan enerji tüketimi, enerji ile ilgili karbon emisyon oranları, 2030’dan 2050’ye kadar değişmeden kalacak. Gelişmekte olan OECD ülkelerinin yaptığı verimlilik artışının yerini, OECD dışı ülkelerin enerji talebini karşılamak için artan kömür kullanımı alıyor. Önümüzdeki on yılda kömür talebinin, 20 yıl içerisinde ise petrol talebinin zirvede olacağını hesaplayan çalışmaya göre, doğal gaz talebi ise daha ılımlı bir şekilde büyüyecek. Uzmanlara göre, küresel sıcaklık artışını yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin altında tutma senaryosunu gerçekleştirmek için şimdiye kadarkinden çok daha büyük bir çaba gerekiyor.
“Doğal gazın rekabet gücü karbon piyasaları ile artacak”
Daha yüksek karbon fiyatları kömürü daha az cazip hale getirirken doğalgaz üzerindeki etkileri ise her ülkedeki koşullara bağlı olarak değişecek. Doğalgazın rekabet gücünü değiştireceği belirtilen karbon fiyatlandırılmasında, fiyatlar yükseldikçe doğalgaz kömür karşısında rekabet gücü kazanacak; yenilenebilir enerjiye kıyasla ise rekabet gücünü kaybedecek. Doğalgazın alternatif olabileceği tedarik ve talep dalgalanmalarında, depolama teknolojilerinin geliştirilmesi ve kullanılabilirliği de önem taşıyor.
Kaynak: Global Energy Perspective 2018