Alman Hıristiyan Demokrat Birliği Başkanlığına Armin Laschet’in seçilmesi, Almanya’daki iklim politikalarının geleceğine dair kaygıları artırdı. Her ne kadar Laschet’in Merkel’in ‘sıkı bir takipçisi’ olduğu söylense de ülkenin özellikle kömürden elektrik üretiminde çıkış kararında sapmalar olacağına dair işaretler var…
Yaklaşık üç hafta önce, Alman Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU), Angela Merkel’in 2018’de CDU liderliğinden ayrılmaya karar vermesinin ardından Merkel’in yerine gelen Annegret Kramp-Karrenbaur’un koltuğuna Armin Laschet’i seçti. Kramp-Karrenbaur, parti içinde yetkisini tesis etmekte karşılaştığı güçlükler sonrasında Şubat 2020’de istifa etmiş olsa da pandemiden dolayı yerine geçecek kişiyi belirlemek için olan seçim ertelenmek zorunda kalmıştı.
Uzun zamandır Merkel’in sadık destekçisi olan Armin Laschet’in seçilmesinin, Almanya’nın iklim ve enerji politikası açısından ilerleyebileceği yöne dair bazı etkileri var. Laschet, esasen Merkel’in ve politikalarının devamı niteliğinde hareket edeceğini “Angela Merkel ile bir kopuşu değil, sürekliliği seçmemiz benim için önemli” diyerek vurguladı ve Merkel’in 16 yıllık şansölyeliğinin Almanya için olumlu gelişmeler getirdiğini ve bu tür politikaların sürdürülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Laschet, şansölye olarak değil; sadece CDU’nun lideri olarak seçilmiş olsa da şansölye rolü için güçlü bir konumda. Laschet’in baş rakibi, CDU’nun Bavyera’daki kardeş partisi Hiristiyan Sosyal Birliği’nden (CSU) Bavyera Başbakanı olan Markus Söder olarak görülebilir. Söder’in kendisini ekolojik yönelimli bir muhafazakar olarak tasvir ettiği ve bu noktada Almanya’nın en büyük ikinci partisi olan Yeşiller ile koalisyon oluşturmaya çalıştığı belirtilmelidir.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.