Doç. Dr. Hatice Karahan
İstanbul Medipol Üniversitesi
Ekonomi ve Finans Bölüm Başkanı
Doç. Dr. Hatice Karahan’ı Twitter’dan takip etmek için tıklayınız.
Yeşil büyüme (green growth), ekonomi üzerindeki çok boyutlu olumlu etkileriyle ülkeler için büyük önem arz ediyor. Enerjide dışa bağımlılığının azalmasını, yatırımların canlanmasını ve teknolojik gelişime yönelmeyi tetikleyen yeşil büyümenin bir diğer hissedilir etkisi ise, işgücü piyasalarında gözleniyor. Yenilenebilir enerji sistemlerinin hayata geçirilmesi ve yaygınlaştırılması ile son yıllarda sağlanan küresel istihdam artışı, bu bağlamda dikkate şayan bir tablo sergilemekte.*
Yeşil istihdam, karbon izdüşümünün azalmasına katkıda bulunan sektörler kapsamında sunulan işler anlamına geliyor. Ve bu işler, sadece ilgili teknolojilerdeki mühendislik ve temel bilimler alanlarıyla sınırlı değil. Aksine; yeşil istihdam, ağırlıklı etkisini tarım, imalat, inşaat ve yönetim gibi birçok farklı sektörde gösteriyor.
2000’li yıllarda dünyaya yepyeni iş olanakları sunan yeşil büyümenin, fosil enerji sektörlerindeki istihdam başta olmak üzere çeşitli aşağı yönlü etkileri mevcut… Bununla birlikte, sektörler arası ikame edici geçişler olduğunu da hesaba katmak gerekiyor. Bu doğrultuda, yeşil işlerin toplam istihdam üzerinde net olarak pozitif bir etki yarattığı konusunda çeşitli kaynaklar hemfikir. Farklı ülkelere ait veriler, yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılması konusunda sağlanan devlet desteklerinin de, ulusal enerji sektörleri genelindeki istihdam olanaklarını zenginleştirdiğini ortaya koyuyor.
SOLAR PV BAŞI ÇEKİYOR
Yeşil işlerin ana kaynağı olan yenilebilir enerji piyasası incelendiğinde, dolaylı (indirekt) işler de içinde olmak üzere, bugün dünyada yaklaşık 7,7 milyon kişinin bu alanda hizmet verdiği anlaşılıyor. Bu noktada, söz konusu işlerin, birçok içerik ve seviyede kalifikasyonu olan görev ve mesleklerden oluştuğunun altını özellikle çizmek gerek.
Öte yandan yeşil enerji istihdamı, küresel ölçekte artmaya devam etse de, Çin, Brezilya, ABD, Hindistan ve bazı AB ülkelerinde yoğunlaşmış durumda. İlgili rakamları Tablo 1’de yer alan bu ülkeler, dünyanın önde gelen yenilenebilir enerji makine ve teçhizatı üreticisi, üretim kapasitesi kurucusu ve biyoenerji hammadde üreticisi gibi sıfatlarından bir ya da birkaçına sahip.
Veriler sektörlere göre incelendiğinde ise, küresel anlamda en büyük istihdamı gerçekleştiren enerji türünün, yaklaşık 2,5 milyon kişiyle solar PV olduğu görülüyor. Son yıllarda işgücünü ciddi ölçüde genişleten solar PV’nin istihdam yoğunluğu, teknoloji üretim kanadında güçlü olan Çin’de birikmiş durumda. Ayrıca ABD’de de, solar teknoloji kurulumuna bağlı istihdamda bir tırmanış var. Rakamlar, Hindistan’ın da sektörde iddialı olduğunu gösterirken, AB cephesindeki ağırlığın ise Almanya’da toplandığı söylenebilir. Bununla birlikte, AB’de olumsuz ekonomik gelişmelerin etkisiyle son yıllarda bir düşüş yaşandığını da belirtmekte fayda var. Japonya ve Bangladeş’in ise, 2014 yılında sektörde bir sıçrama yaptığını eklemek gerek.
Dünya genelinde yaklaşık 1,8 milyon kişiye iş imkânı sağlayan biyoyakıt sektörü ise, yeşil istihdamda 2. sırada yer alıyor. Biyoyakıt sektöründeki rakamların nispeten yüksek olmasında, hammadde yetiştirme ve mahsul işlerinin de katkısı büyük. Bu kapsamdaki küresel istihdamın %47 gibi önemli bir kısmı ise, şeker kamışı bazlı büyük bir etanol sanayisine sahip olan Brezilya’dan geliyor. Brezilya’yı, son dönemde sektördeki istihdamı yukarı yönlü seyreden ABD takip ediyor.
Rüzgar enerjisi sektörü de, sunduğu 1 milyonu aşkın kişilik iş kapasitesiyle, global yeşil istihdama hatırı sayılır katkı yapan sektörler arasında. Veriler, rüzgârda yararlanılan işgücünün, Çin ve AB ağırlıklı olduğunu gösteriyor.
Öte yandan, ısı amaçlı biyokütle ve güneş enerjisi kaynaklı ısıtma ve soğutma sektörleri de, iş verdikleri (sırasıyla) 822 bin ve 764 bin kişiyle, yeşil istihdamın önde gelen oyuncularından. Biyokütle alanındaki işler, Çin, AB ve ABD başta olmak üzere çeşitli bölgelerde yaygınken, solar ısıtma ve soğutma için ise durum farklı. Nitekim bu alandaki global istihdam, ağırlıklı olarak Çin’de gerçekleşmiş durumda.
Tüm sektörler genelinde ise, yenilenebilir enerji istihdamına en büyük katkının %44,2’lik payla Çin’den geldiği ve onu %15,5 ile Almanya ve Fransa’nın başı çektiği AB grubunun takip ettiği gözleniyor. Ülke bazında sıralandığında ise Çin’i, %12,2 ile Brezilya izliyor.
KALKINMA İÇİN FIRSAT
Yeşil istihdamın yükselişinin, gelecek dönemlerde de hızını kesmeyeceği tahmin ediliyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı UNEP, 2030 yılı itibariyle rüzgârda 2,1 milyon, güneş enerjisinde ise 6,3 milyon iş yaratılacağını öngörüyor. En çarpıcı beklenti ise, tarım ve sanayi sektörleri bir arada olmak üzere, 12 milyonluk istihdam yaratacağı hesaplanan biyoyakıt enerjisini işaret ediyor. Bu, kırsal kesimin canlandırılması açısından da önem taşıyan bir konu niteliğinde…
Tüm bu gerçekler; yeşil büyümenin Türkiye için de cazip bir ekonomik fırsat olduğunu yeniden hatırlatıyor. Nitekim Türkiye’deki işsizliğin temel dinamiği olan güçlü işgücüne katılıma cevap verebilmek adına, istihdam olanaklarının zenginleştirilmesi şart… Zira etkili bir ekonomik büyüme hızı gerçekleştirmenin yanı sıra, yeni iş alanları yaratmak da, çözümün olmazsa olmaz parçalarından.
Dolayısıyla, gerek gelişmiş gerekse gelişen ülkelerde yaygınlaşan yeşil istihdam, Türkiye işgücü piyasası için de geniş imkânlar yaratma potansiyeline sahip. Bu noktada, kentlere doğru yaşanan göçlerin işsizlik üzerindeki etkileri düşünüldüğünde, yeşil büyüme, getirebileceği kırsal canlanmaya bağlı olarak da değer kazanıyor. Bununla birlikte, ilgili sektörlerin, yapıları gereği sanayi üretiminden inşaat ve kuruluma, işletme ve bakımdan tarım işlerine farklı düzeylerde olanaklar sunabileceğini de vurgulamakta fayda var.
Sonuç olarak Türkiye’nin, yeşil enerji konusunda, takdir edilecek bir mesafe almış olmakla beraber, hızlanmaya ihtiyacı var. Bu bağlamda dizayn edilecek taze politikaların ise, yenilenebilir enerjiyi etkin bir şekilde hayat geçirmenin yanı sıra, ilgili teknolojilere yönelik Ar-Ge çalışmalarının ve yatırımların artırılmasını teşvik etme yönünde olması gerektiğine de şüphe yok. Bunların sonucunda ortaya çıkacak iş fırsatları ile tanımlarının ve bunlara ilişkin eğitimlerin desteklenmesi ise, üzerinde ayrıca durulması gereken bir boyut. Nitekim bu minvalde tasarlanacak bir bütüncül yaklaşım, bir yandan kalkınmaya gidecek yolu açarken, diğer yandan da ekonomik gelişimin istihdam dostu bir nitelikte olmasına katkı sağlayabilir. Ve böylelikle yeşil büyüme, hem ekonomiye hem çevreye hem de insana dost kimliğini sergileyerek, renginin hakkını verebilir.
[…] *”Bu yazı Enerji Panorama dergisinin Eylül 2015 tarihli sayısı için özel hazırlanmış ve y… […]