Yrd. Doç. Dr. Fatih Cemil ÖZBUĞDAY
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
İktisat Bölümü Öğretim Üyesi, TENVA Direktörü
Fatih Cemil Ozbugday @Twitter
2017 Nobel Ekonomi Ödülü’nün Sahibi Richard Thaler’ın Çalışmalarının Enerji Piyasalarındaki Yansımaları*
İktisat biliminde hâkim ekol olan neoklasik yaklaşımda yapılan temel varsayımlardan birisi bireylerin rasyonel olduğudur. “Rasyonellik”, günlük konuşma dilinde yaygın kullanıldığı haliyle “iyi düşünebilme, akıllı olma” anlamına gelirken, iktisattaki karşılığı çok daha farklı olup bireyin kişisel avantajını maksimize eden bir eyleme geçmeden önce ilgili bütün maliyetleri ve faydaları karşılaştırmasına karşılık gelmektedir.[1] Ancak son 40 yıl içinde, gerek ekonomistler gerekse psikologlar yaptıkları araştırmalarla bireylerin ekonomik kararlar alırken standart neoklasik iktisatta varsayılan rasyonel davranıştan sistematik bir şekilde sapmalar gösterdiklerini tespit etmişler ve “davranışsal iktisat” adıyla yeni bir araştırma alanının ortaya çıkmasına ön ayak olmuşlardır.
2017 yılı içerisinde verilen Nobel Ekonomi Ödülü’nün sahibi Amerikalı Profesör Richard Thaler, davranışsal iktisadın gelişimine muazzam katkılarda bulunmuştur. Psikoloji biliminin unsurlarından da yararlanan Thaler, iktisatçılara bireylerin ekonomik kararlarını ve davranışlarını daha iyi kavrayabilmelerini ve tahmin edebilmelerini sağlayan araçları ortaya koymuştur. Bunların arasında, insanların sahibi oldukları mallara neden ederinden daha fazla değer biçtiğini ve bu durumun aldıkları ekonomik kararları nasıl etkilediğini açıklayan “sahiplik etkisi” (endowment effect), insanların harcamalarını zihinlerinde farklı kategorilerde gruplandırarak (gıda, kıyafet, sağlık vs.) her bir grup için karar alma sürecini farklı işlettiklerini anlatan “zihinsel muhasebe teorisi” (mental accounting theory), sosyal tercihlerin iktisadi kararlar alırken ne kadar önemli olduklarını gösteren “diktatör oyunu” (dictator game) sayılabilir. Ama muhtemelen Thaler’ın enerji piyasalarını en çok ilgilendiren çalışması “liberteryen paternalizm” üzerine olandır.
Liberteryen Paternalizm ve Dürtme
Bilişsel yetenekleri ve iradeleri sınırlı olan bireyler, her zaman çıkarlarının gerektirdiği şekilde davranamayabilir. Örneğin, bir bireyin emekliliği için para biriktirmesi onun çıkarına olabilir, ancak bu birey imkânı olsa dahi irade zayıflığı, eylemsizlik gibi nedenlerden ötürü bu tasarrufu yapamayabilir. Thaler, davranışsal iktisattan yararlanarak bireylerin uzun vadeli çıkarları ile uyumlu karar almalarını sağlayacak politikaların geliştirilebileceğini öne sürmektedir. Meslektaşı Cass Sunstein ile beraber Thaler, liberteryen paternalizmin önde gelen savunucularından olmuştur. Buna göre, insanların kendileri için doğru kararları vermeleri için onları “dürten” az müdahaleci politikalar yoluyla faydalı değişiklikler gerçekleştirilebilir. İnsanları dürtmenin yolu da seçim mimarisini manipüle etmekten geçer. Bunun en bilinen yolu ise insanların önündeki varsayılan (default) seçeneği değiştirmektir. Örneğin, bireylerin organ bağışı kararları için varsayılan seçenek olarak ölümlerinin ardından organlarının bağışlanmasının belirtilmesi durumunda, organ bağışlarının çok daha yüksek olduğu görülmektedir. Bireyler, varsayılan seçenek olan organlarını bağışlamayı diledikleri zaman değiştirebilirler ve bunun herhangi bir maliyeti yoktur. Benzer dürtmeler, enerji piyasalarında ve çevre ekonomisinde de uygulanabilir.
Enerji Piyasalarında Dürtme ve Davranışsal Çevre Ekonomisi
İklim değişikliği ile mücadelede ve karbon emisyonlarını azaltmada hem tüketicilerin hem de yatırımcıların birçok tercihini değiştirmesi gerekmekte. Örneğin enerji verimliliği yatırımları, akıllı şebeke altyapısının kurulması, yeşil enerji tedariki enerji piyasasındaki birçok paydaşın seçim yapmasını gerektiriyor. Bu tarz seçimlerde sadece varsayılan seçeneklerin değiştirilmesi, politikacıların fiyat-temelli güdü mekanizmaları veya düzenlemelerle elde edemedikleri birçok sonucu almalarını sağlamakta.
Yeşil Enerji Tedariki
Yeşil enerji tüketiminin yaygınlaştırılmasına dürtmelerden yararlanmanın örnekleri Almanya’dan gelmekte. Kara Orman’da çoğunluğunu muhafazakarların oluşturduğu yaklaşık 2.500 kişinin yaşadığı Schönau kasabasında tüketicilerin sahibi olduğu enerji tedarik kooperatifi, varsayılan enerji kaynağı olarak yenilenebilir kaynakları tüketicilere sunmuş ve diledikleri takdirde tüketicilerin başka enerji kaynaklarına geçmelerine olanak tanımış. Sonuç olarak, Yeşiller Partisi’nin %5’in altında oy aldığı bu kasabada yenilenebilir kaynaklardan enerji tedariki %99 düzeylerinde gerçekleşmiş ve neredeyse hiçbir kasaba sakini diğer kaynaklara geçiş yapmamış.[2]
Almanya’daki bir başka örnek ise Energiedienst GmbH adlı enerji tedarikçisinden gelmekte. Şirket, müşterilerine 3 farklı tarife sunmuş: varsayılan tarife yeşil bir tarife. İkinci tarife ise daha az yenilenebilir enerji kaynağı barındırıyor ve varsayılan tarifeden yaklaşık %8 daha ucuz. Üçüncü tarife ise varsayılan tarifeye göre daha da fazla yenilenebilir kaynak barındırıyor ve yaklaşık %23 daha pahalı. Müşterilere, seçenekleri bildiren bir mektup gönderilmiş ve herhangi bir tercihte bulunmamaları durumunda varsayılan tarifede kalacakları bildirilmiş. Neticede, tüketicilerin %94’ü varsayılan yeşil tarifede kalırken, sadece %4,3’ü daha ucuz (ama daha kirli) tarifeye geçmiş.[3]
Aynı zaman aralıklarında Almanya’nın diğer bölgelerinde tüketiciler arasında yeşil enerji kullanım oranlarının %1’den az olduğu göz önünde bulundurulduğunda, varsayılan tercihleri kullanarak tüketicileri dürtmenin ne kadar güçlü sonuçlar doğurabileceği anlaşılacaktır.
Akıllı Sayaç Kullanımı
Enerji tüketicilerinin dürtülebileceği bir başka alan akıllı sayaç kullanımının yaygınlaştırılması. 2020 yılında toplam hanehalkının %80’inin akıllı sayaç sahibi olmasının hedeflendiği Avrupa Birliği’nde, bu hedefe ulaşmak için tüketicilerin dürtülmesi gerekiyor. Danimarka’da ulusal ölçekte yapılan bir deneyde, varsayılan seçeneğin “evimde akıllı sayaç olmasını istiyorum” olduğu (ve diledikleri takdirde evlerinde akıllı sayaç olmamasını tercih edebilecekleri) durumda akıllı sayaçların benimsenme oranının çok daha yüksek olduğu saptanmış.
Enerji Tasarrufu
Yeşil dürtmelerin bir başka yolu sosyal kıyaslamadan geçmekte. Bu dürtmeler, bireye kendi enerji tüketimi ve diğerlerinin enerji tüketimi hakkında geri bildirim sağlayarak tüketimlerini etkilemeyi amaçlıyor. Bunun bir örneği, Amerika’da OPOWER şirketi tarafından yürütülen bir enerji tasarrufu programında verilmiş. Tüketicilere “geçtiğimiz ay komşularınızdan %15 daha fazla elektrik kullandınız” şeklinde kıyaslayıcı mektuplar gönderilmiş. Programın neticesinde enerji tüketimi ortalama %2 düşüş göstermiş. Söz konusu düşüşün, elektriğin fiyatında %11-20 arasında bir artışın yaratacağı etki ile aynı olduğu hesaplanmış. Böylece sosyal kıyaslamalara dayalı dürtmelerin, talebin fiyata duyarlılığının çok az olduğu durumlarda bile oldukça etkili olabileceği gösterilmiş.[4]
Sonuç
Thaler’ın çalışmaları, sadece enerji ve çevre alanında değil daha birçok alanda politika yapımında önemli yansımalara sahip. Birçok gelişmiş ülke, düzenleyici politika yapımında davranışsal iktisadın önemini kavramış bulunmakta. Ülkemizde de düzenleyici politikaların tasarımında ve uygulanmasında davranışsal iktisattan yararlanılmalı.
[1] Friedman, M. (1953). The Methodology of Positive Economics.
[2] Pichert, D., & Katsikopoulos, K. V. (2008). Green defaults: Information presentation and pro-environmental behaviour. Journal of Environmental Psychology, 28(1), 63-73.
[3] Sunstein, C. R., & Reisch, L. A. (2014). Automatically green: Behavioral economics and environmental protection. Harv. Envtl. L. Rev., 38, 127.
[4] Allcott, H. (2011). Social norms and energy conservation. Journal of Public Economics, 95(9), 1082-1095.