12.6 C
Ankara
Friday, November 15, 2024
spot_img

Araştırma Yazısı: “TÜRKİYE ENERJİ GÖRÜNÜMÜNE BİR BAKIŞ”

Giriş

İnsanlık tarihi boyunca, odundan sonra enerji kaynağı olarak kullanılan kömür ve petrol gibi fosil yakıtların, toplam enerji tüketimi içindeki payları zaman içinde giderek artmış ve belirli bir doygunluk düzeyine eriştikten sonra, genellikle artış hızına yakın bir hızla azalmaya başlamıştır. Yeni bir yakıtın (enerji kaynağının) üretimine önce en gelişmiş ülkelerde başlanmakta, daha sonra belirli aralıklarla diğer ülkelere yayılmaktadır. Dünyada taş kömürünün 1776 yılında, petrolün ise 1859 yılında ilk kez üretilmeye başlanmasına karşın, Türkiye’deki başlangıç tarihleri kömür için 1848 yılı, petrol içinse 1948 yılıdır. Yani Türkiye’de, kömür üretiminde 72 yıl, petrol üretiminde ise 89 yıl geç kalınmıştır. Osmanlı’nın parçalanmasına neden olan önemli etkenlerden biri de söz konusu enerji kaynaklarının üretimindeki bu başarısızlık olduğu düşünülmektedir.

Bir enerji kaynağının yerini diğer bir enerji kaynağının alması tarih boyunca hep tekerrür etmiştir. Günümüz dünyasında kömür ve petrol gibi yakıtların yerini daha çok yine bir petrol türevi olan fosil kaynaklı doğal gaz ve çağımız enerji kaynağı olan nükleer enerji almıştır. 1990’lı yıllardan sonra fosil yakıtlara alternatif olarak tükenmeyen ve sürdürülebilir temiz enerji kaynağı olarak yenilenebilir enerji kaynakları da, enerji alanında kaynak çeşitliliğini artırmak üzere yerini almıştır.

Enerji kaynaklarının herkese yeterli, kaliteli, düşük maliyetli, güvenli ve çevre konusundaki duyarlılıkları dikkate alan bir şekilde sunulması temel amaçtır. Hızlı nüfus artışı ile gelişmekte olan Türkiye’nin de dünya ortalamasının üzerinde gerçekleşmeye devam eden talep artışı ve buna bağlı olarak artan yatırım ihtiyacı, devamlı yeni tedbirlerin alınmasını zorunlu kılmıştır.

Türkiye’nin Enerji Görünümünde Değişen Denklemler

Enerji kaynakları tüm ülkelere eşit olarak dağılmış durumda değildir. Dünyada bazı ülkeler zengin rezervlere sahip olup üretici konumundayken, diğerleri bu enerji kaynaklarını elde etmeye çalışan tüketici konumundadırlar. Türkiye sınırları içerisinde yüz yıldan fazladır arama çalışmaları devam eden petrol ve petrol ürünlerinde bugüne kadar önemli miktarda bir kaynağa rastlanılamamıştır. Petrol ve kömür aramalarında Avrupa ve dünya ülkelerinden çok sonra başlayan Türkiye, günümüze kadar sadece kendi kendine yetebilecek kömür kaynağına kavuşmuştur.

Türkiye; enerji ve doğal kaynaklar bakımından zengin ve verimli bir yer olmasa da bu alanda güçlü olan yanları vardır. Bunlar; temiz ve yenilenebilir enerji potansiyelinin varlığı, enerji kaynaklarının çeşitliliği, özellikle yetişmiş insan gücü ile genç ve dinamik nüfusu ve enerji piyasasının liberalleşmesi gibi özellikleridir. Türkiye’nin güçlü olan bu yanlarından dolayı günümüzde enerji politikaları da; enerji arz güvenliği, alternatif enerji kaynakları, kaynak çeşitliliği, yerli ve yenilenebilir kaynakların ekonomiye kazandırılması, sürdürülebilirlik, enerji piyasasındaki serbestleşme ve enerji verimliliğini esas alarak şekillenmiştir.

Tüm bunlarla birlikte; ekonominin yüksek ve istikrarlı büyüyebilmesi için mümkün olan bütün yerli kaynakların enerji üretimi amacıyla değerlendirilmesi öncelikli bir husus olarak belirlenmiş ve son dönem Kalkınma Planları’nda ve Strateji Planları’nda yerli kaynakların enerji üretimindeki payının arttırılması suretiyle, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması amaçlanmıştır. 10. Kalkınma Planı’ndan itibaren çeşitli politika belgelerinde zikredilen ve son olarak “Yeni Ekonomi Programı” ve her yıl ‚‘‘Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programları” çerçevesinde de tekrarlanan yerli kaynaklardan elektrik üretimi, Türkiye enerji politikasının öncelikli konularından olmuştur.

Uzun yıllardır Türkiye elektrik talebi her yıl bir önceki yıla göre sürekli artış yönünde olmuştur. Bu artışlar; elektrik talep artışında oransal olarak Türkiye’yi dünyada Çin’den sonra ikinci sıraya yükseltmektedir. Her yıl artan bu talebi karşılamak için Türkiye’nin yoğun enerji yatırımları yapması ve bunun yanında farklı enerji kaynakları arayışlarına girmesi gerekmektedir.

Enerji kaynakları açısından büyük oranda dış ülkelere bağımlı olan Türkiye’nin en büyük dış ticaret açığı kalemi enerji sektörü olarak kendini göstermektedir. Bu bakımdan, arz güvenliği kadar cari açığın büyük bir bölümünü teşkil eden enerji ithalatı sorunu için de Türkiye’nin alternatif enerji kaynaklarına yönelme ihtiyacı doğmuştur. Bu kapsamda, enerji arz güvenliği ve yerlileşme ile kaynak çeşitliliği çalışmaları da alternatif enerji kaynakları bağlamında artarak devam etmiştir.

Kömürde ve petrolde dünya ülkelerini yakalamakta çok geç kalan Türkiye’nin; güneş, rüzgâr, su gibi avantajları göz önüne alınarak, çağımız enerji kaynağı olan yenilenebilir enerji kaynakları alanında yeni mevzuatları ve çalışmalarıyla dünya ve AB ülkelerine katılmıştır. Günümüzde özellikle hidroliğin başını çektiği rüzgâr, jeotermal, güneş, biyokütle ve hidrojen enerjisi gibi yenilenebilir kaynakları, linyit, taşkömürü ve bor gibi yerli kaynakları, enerji kaynaklarının başında gelmektedir.

Etrafındaki tüm ülkeler zengin enerji kaynaklarına sahip olmasına rağmen Türkiye, kendi sınırları içerisinde tükettiği doğal gazın hemen hemen hepsini, ham petrolü ise yüzde 90’nın üstünde ithal etmek zorunda kalmıştır. Fosil enerji kaynakları bakımından net ithalatçı ülke konumunda olan Türkiye’de 2022 yılında enerji arzının doğal gazda yüzde 99, ham petrolde yüzde 93 ve kömürde yüzde 60 olmak üzere toplamda yüzde 70’e yakın bir bölümü ithalat ile karşılanmıştır.

Sonuç

Günümüzde enerji kaynaklarını elinde tutan veya transit koridor rolünü sağlayıp, ithalatçı ülkelere iletmeyi başaran ülkeler, ekonomik zenginliğe kavuşmuş ve dünyada söz sahibi olmuş ülkelerdir. Türkiye, stratejik coğrafi konumu sayesinde, Avrupa’nın enerji arz güvenliğinde çok önemli bir oyuncu durumundadır. Enerji kaynakları yönünden zengin coğrafyalara yakınlığı ile bölgede önemli bir aktör olan Türkiye, bu avantajını değişmez ve sürekli görmemeli; hem iktisadi anlamda dış ticaret açığının düşürülmesinde hem de enerji arz güvenliği bağlamında geliştirmeye çalışmalıdır.

OECD ülkeleri içinde yer alan Türkiye’nin, kendi enerji arz güvenliğini sağlamak ve ithalatta en büyük paya sahip olan enerji ihtiyaçlarını bir nebze karşılayabilmek için başta hidrolik kaynaklar olmak üzere tüm yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları ile alternatif enerji kaynaklarına özellikle ihtiyaç duyulmaktadır. Aynı zamanda kaynakların yeterli ve doğru şekilde kullanılmasıyla, gayri safi milli hâsılaya her yıl milyarlarca dolar katkıda bulunmak ve ülke kalkınmasına yardımcı olunması gerekmektedir.

Kaynaklar

  1. Osmanlı’da Neft ve Petrol, S. 389–391, Doç. Dr. Volkan Ş. EDİGER, ODTÜ Yayıncılık–2005,
  2. 2023 ve 2024 yılları Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programları, https://www.sbb.gov.tr/
  3. Türkiye Çelik Üreticileri Derneği, https://celik.org.tr/
  4. Enerji Bakanlığı Stratejik Plan ve Arz Güvenliği Strateji Belgeleri, https://www.enerji.gov.tr/
TENVAhttps://www.tenva.org
Türkiye Enerji Vakfı (TENVA), enerji kaynakları, teknolojileri, politikaları ve enerji piyasalarında gerçekleşmekte olan ulusal ve uluslararası gelişmelere aktif katkı sunmak için 2012 yılında faaliyetlerine başladı. Enerji sektörüne özel Türkiye'nin ilk ve tek düşünce kuruluşu olmanın verdiği ağırlıkla çalışmalarını gerçekleştiren TENVA bünyesinde; Enerji Teknolojileri ve Sürdürülebilirlik Araştırma Merkezi, Uluslararası Enerji Politikaları ve Diplomasisi Araştırma Merkezi, Enerji Piyasaları ve Düzenleyici İşlemler Araştırma Merkezi yer almaktadır. TENVA, dünya piyasalarındaki eğilimler ve politik gelişmeler dikkate alınarak; uluslararası bir bakış ve disiplinler arası bir anlayış ile sektörü ele alıyor ve bu anlayış çerçevesinde 2013 Haziran ayından bu yana aylık olarak Enerji Panorama dergisini yayınlıyor.

Benzer

Sosyal Medya

513BeğenenlerBeğen
431TakipçilerTakip Et
13,416TakipçilerTakip Et

Haber bültenimize abone ol

E-Bülten abonemiz olun, enerji sektörüne dair en güncel haberler ve duyurular her hafta e-posta adresinize gelsin.

spot_img

En Son Haberler