Milyarlarca lira vergi kaybına ve sektörde haksız rekabete neden olan akaryakıt kaçakçılığı alınan tüm önlemlere rağmen engellenemiyor. Sürekli yeni yöntemler geliştiren kaçakçıların son gözdesi ise “fatura ticareti” oldu. Peki, akaryakıtta fatura ticareti nasıl yapılıyor? Bu yöntemi sadece küçük dağıtım şirketleri mi kullanıyor? EPDK niçin çaresiz kalıyor? İşte akaryakıtta fatura ticaretinin detayları…
Kaçak akaryakıtla mücadelenin önde gelen isimlerinden EPDK Denetim Dairesi eski Başkanı ve hala Başkan Danışmanlığı görevini yürüten Mehmet İbiş, akaryakıtta fatura ticareti ile ilgili tüm detayları enerjitime.com’a anlattı.
Bir süre önce yayımlanan “Petrol Piyasası Hukuku ve Uygulamaları” başlıklı kitabında akaryakıt kaçakçılığının tüm yönleriyle ele aldığını belirten İbiş, akaryakıt kaçakçılığında kullanılan çok sayıda yöntem olduğunu söyledi. Fatura ticaretinin de bu yöntemlerden biri olduğunu ifade eden İbiş, “Fatura ticaretini genellikle küçük dağıtım şirketleri kullanıyor” dedi.
“BAYİSİ BULUNMAYAN DAĞITIM ŞİRKETLERİ VAR”
Bu şirketlerin bazılarının bayisinin bile olmadığa dikkat çeken İbiş, “2019 yılında yapılan bir düzenlemeyle asgari bayi şartı da zaten bu tür dağıtım şirketleri için getirildi. Buna göre, dağıtıcı lisansı sahipleri lisansının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde en az 10, altı ay içinde en az 25 ve bir yıl içinde en az 50 istasyonlu bayinin bulunduğu bayilik teşkilatını oluşturmak zorunda. Ancak fatura ticareti yapan dağıtım şirketler kurulduktan bir yıl sonra şirketi kapatarak, yeniden dağıtım şirketi kuruyor ve bu şartı da yerine getirmiyor” dedi.
AKARYAKITTA FATURA TİCARETİ NASIL YAPILIYOR?
Özellikle şantiyelerde fatura ticaretinin yapıldığına dikkat çeken İbiş, akaryakıtta fatura ticaretinin nasıl yapıldığını şöyle anlattı:
“A dağıtım şirketi bir şantiyeye akaryakıt faturası kesiyor. Şantiye yüzde 18 KDV iadesi alıyor. Bu indirilecek KDV oluyor. Yani şantiye, devlete ödeyeceği vergi borcundan bu KDV’yi düşerek KDV alacaklısı haline geliyor. Ayrıca şantiye, bu faturayı akaryakıt gideri olarak gösteriyor. Giderleri arttıkça devlete ödeyecekleri vergi miktarı da düşüyor. Şantiyeler açısından akaryakıttan fatura ticareti çok yüksek bir kazanç yolu haline geliyor.
Fatura kesildi, ortada bir akaryakıt ürünü var ve bu ürünün sisteme girmesi lazım. Dağıtım şirketinin akaryakıtı ya ithalat yoluyla ya rafineriden ya da dağıtıcılar arası ticaretten alması gerek. A dağıtım şirketi de, dağıtıcı arası ticaret yoluyla B dağıtım şirketine malı satmış gibi fatura kesiyor. B dağıtım şirketi de rafineriden veya ithalat yoluyla almadığı akaryakıtın faturasını C dağıtım şirketine kesiyor. C dağıtım şirketi de D dağıtım şirketine fatura kesiyor. Hatta bu faturalar bir dağıtım şirketine değil de bayiye bile kesilebiliyor. Tabii ki bu faturalar düşük fiyattan kesiliyor. Bu malın içerisinde ödenmiş bir ÖTV olmadığı için rafineri çıkış fiyatının bile altında fiyatlarla akaryakıt satılıyor. Ve oluşan karı bu faturaları kesen şirketler aralarında paylaşıyorlar.”
“İTHALAT MİKTARIYLA YURTİÇİ SATIŞ MİKTARLARI BİRBİRİNİ TUTMUYOR”
Yurtdışından ithal edilen akaryakıtın gümrükten beyannamelerle ülkeye girdiğini anımsatan İbiş, “Gümrük verileriyle rafineri üretim verileri karşılaştırıldığında verilerin birbirine uyumlu olması gerekir. Ama bu fatura ticareti yapıldığı için yurtiçi satış miktarının ithal akaryakıt miktarından daha fazla olduğu görülüyor. Örneğin, akaryakıt ithalatı 20 milyon tonsa, 21 milyon ton akaryakıt yurtiçi ticarete konu oluyor. Aradaki 1 milyon tonluk fark, bahsettiğimiz fatura ticaretiyle ilgili.”
Piyasa denetimlerinde bu ürünlerde marker seviyesinin geçerli olması nedeniyle EPDK’nın da herhangi bir yasal işlem yapamadığını anlatan İbiş, fatura ticaretinin önüne geçebilmek için bazı kanuni düzenlemelere ihtiyaç olduğunu ifade etti. Kaçak akaryakıt tanımının yeniden düzenlenmesine ihtiyaç olduğunu anlatan İbiş, şöyle devam etti:
“Daha önce kanunda menşei belli olmayan petrol ürünü kaçak akaryakıt olarak tanımlanıyordu. 2013 yılında yapılan kanun değişikliğiyle kaçak akaryakıt tanımı değiştirildi. Menşei belli olmayan akaryakıt artık kaçak akaryakıt olarak değerlendirilmiyor. Sadece ulusal marker seviyesine bakılıyor.
Ucuz fiyattan satış yapan dağıtım şirketleri bazı bayileri bu işte maşa olarak kullanıyor. Marker var, fatura var diye bayiye bir şey yapamıyorsunuz. Ancak bu işin kaynağına gidince dağıtım şirketi akaryakıtın kaynağını açıklayamıyor. Akaryakıtın kaynağını gösteremeyen dağıtım şirketlerine eskiden ceza kesilebilirken, bu tanım değişikliği nedeniyle artık ceza kesilemiyor.”
“İŞİN İÇİNDE BÜYÜK DAĞITIM ŞİRKETLERİ DE OLABİLİR”
Dağıtıcılar arası ticareti hiçbir kurula uymadan yapan küçük dağıtım şirketleri olduğunu belirten İbiş, “Çünkü bu şirketler en başından beri devlete vergi mükellefiyetini yerine getirmemeyi kafaya koymuşlar. Ancak bu işte o kadar büyük haksız kazançlar var ki, işin içinde bazı büyük dağıtım şirketleri bile olabilir” şeklinde konuştu.
“60 BİN TON YÜKÜMLÜLÜĞÜNDEN İPTAL KARARLARI YARGIDAN DÖNMEYECEK”
Bu tür akaryakıt dağıtım şirketlerinin piyasadan uzaklaştırılması amacıyla yıllık 60 bin ton satış yükümlülüğünün getirildiğini anımsatan İbiş, konuya ilişkin şunları söyledi:
“60 bin ton yükümlülüğü Lisans Yönetmeliğiyle gelmişti. EPDK, 60 bin ton yükümlülüğüne uymayanların lisanslarını iptal edince, bu şirketler mahkemeye koşuyordu. Mahkeme de “piyasada sayısal büyüklük sınırlaması getirilemez” diyerek ve Kanunun 3. maddesini göstererek EPDK’nın kararını iptal ediyordu. Kanunun 3. maddesinde mahkemenin dayanak gösterdiği ibare 2019 yılında kaldırıldı. Dolayısıyla şimdi 60 bin ton yükümlülüğünü yerine getirmeyenler mahkemeden bir şey elde edemeyecek.”
Kaynak: Enerjitime.com