2019’da, elektrik üreten barajlara gelen su miktarı yönünden rekor kıran Türkiye, 2020’de aynı oranı ve miktarı yakalayamadı. Suya dayalı elektrik üretiminde büyük öneme sahip Keban ve diğer ana havza barajlarda, 20 Nisan itibarıyla 26 milyar 360 milyon metreküp su birikti. Geçen yıl aynı dönemde 33 milyar 309 milyon metreküp su gelmişti. Özellikle nisanda geçen yıla göre gelen su miktarı önemli oranda azaldı. 2019 yılı nisan ayında (ilk 20 gün) 10 milyar 969 milyon metreküp, bu yıl nisan ayının aynı dönemde 7 milyar 327 milyon metreküp su geldi.
Koronavirüs salgını, küresel ekonomiyi vurdu. Tüm dünya, “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” totolojisinin yeniyi anlamayı ve açmayı güçleştiren mengene ağzında “normali” arıyor. Koronavirüs, neoliberal ekonomik sistemin krizini de görünür kıldı. Küresel düzeyde yaşanan kriz, doğası gereği her sektörü derecesi farklı düzeylerde vurdu. Yatay eksende kesmediği, dokunmadığı yapı, sektör, alan ya da öğe bırakmadı. Ancak daha da derinleşeceği yönünde güçlü sinyaller veren bu krizde belki de en zarar gören sektörlerin başında enerji geliyor. Bu aşamada, gözümüzü ve analiz hattımızı dünyadan Türkiye’ye çevirelim. Enerji sektörü kavramsallaştırmamızı daraltalım, bir noktaya diğer deyişle yenilenebilir bir kaynak olan “su”ya odaklanalım. Türkiye’nin en ucuz elektrik üretim kaynağı olan suya ve su gelirlerine yakın markaj yapalım.
Su, doğal gazın önemini geriletmişti
Su neden önemli? Su, birinci çevre dostu. İkincisi, gerek doğal gaz gerekse de kömüre göre çok daha ucuz bir elektrik üretim kaynağı. Devlet şirketi Elektrik Üretim AŞ’nin (EÜAŞ) kontrolünde bulunan Keban, Karakaya, Atatürk gibi büyük hidroelektrik santrallar (HES) bu tezimizin, “doğru orta”sını oluşturuyor. Bu yılın su verilerine geçmeden önce 2019’u kısaca anımsatalım. Geçen yıl ithal bir kaynak olan doğal gazın önceki yıllarda yüzde 40’lara ulaşan elektrik üretimindeki payı, yüzde 18.3’e kadar geriledi. Suyun, toplam elektrik üretimindeki payı önemli ölçüde arttı.
Haberin devamına buradan ulaşabilirsiniz.