Temiz enerji alanında faaliyet gösteren araştırma ve danışmanlık şirketi Clean Edge’in yayınladığı çalışmaya göre; kaynak dönüşümünü mümkün kılan çok sayıda gelişme ile daha çok şirketin, şehrin ve ülkenin yüzde 50, yüzde 75, hatta yüzde 100 oranında yenilenebilir enerjiyi hedeflemesi ve bu hedeflere ulaşması mümkün.*
Enerji hizmetleri alanında çalışan Amerikan şirketi SolarCity’nin hazırlattığı “Getting to 100” isimli rapor çalışması, yenilenebilir enerji tüketiminin gittikçe artmasına yönelik itici etkenlerin neler olduğunu ele alıyor. Yüzde 100 yenilenebilir enerji hedeflerinin konmasında ve bu hedeflere erişilmesinde hem devlet yönetimlerinin hem de şirketlerin başarılarını ve karşılaştıkları zorlukları detaylı bir şekilde görmek mümkün.
Rapora göre, daha fazla yenilenebilir enerjinin devreye girmesi eğilimine destek veren en önemli 5 gelişme şöyle:
• Dirençli bir şebeke
• Net sıfır enerjili binaların ve akıllı bağlantılı cihazların yükselişi
• Enerji depolamak için müsaitlik ve mali açıdan uygunluk
• Şebeke ölçekli yenilenebilir enerjilerin yaygınlaşması
• Tüm dünyada dağıtılmış güneş enerjisinin maliyet açısından uygun olması
“Dağıtılmış Güneş Enerjisi Tüm Dünyada Maliyet Açısından Uygunluk Sağlıyor”
Rapora göre; ucuz dağıtılmış güneş enerjinin gerek konutlarda gerek ticari alanda ve toplumun genelinde giderek yaygınlaşması yüzde 100 yenilenebilir enerji hedefine giden yolda lokomotif bir etken. Güneş panellerinin günümüzde son derece düşük fiyatlara sahip olması belgelerle kanıtlanmış durumda ancak son zamanlarda sektör sistem maliyet dengelerine ve ayrıca sözde yumuşak maliyetler şeklinde ifade edilebilecek pazarlama, müşteri edinme, izin ve kurulum maliyetlerine karşı da atağa geçmiş durumda.
Raporda yer alan Deutsche Bank’ın tahminlerine göre; ABD’de fotovoltaik (PV) güneş enerji sistemlerinin hali hazırda watt başına 3$ olan maliyeti 2017 yılı bitmeden yaklaşık %40 oranlarında düşerek watt başına 2$’ın altında bir maliyet getirecek.
“Şebeke Ölçekli Yenilenebilir Enerjiler Büyüyor”
Rüzgar, güneş enerjisi ve su gücüyle işleyen şebeke ölçekli santrallerden gelen son derece önemli megawatlar olmadan yüzde 100 yenilenebilir enerji hedefine ulaşmanın mümkün olmadığı vurgusunu yapan çalışmada; “Şanslıyız ki rüzgar ve güneş enerjisi santralleri geçtiğimiz on yıl içerisinde hem kapasite hem de enerji üretimi açısından tavan yaptı ve şu anda birçok kişi, kuruluş tarafından enerji kaynakları içerisinde kilit bileşenler olarak görülüyor. Tıpkı yıllardır aynı şekilde görülen su gibi. Doğal gaz ile birlikte şebeke ölçekli enerji üretiminin en hızlı büyüyen enerji kaynakları rüzgar ve güneş enerjisidir” ifadelerine yer veriliyor.
ABD’de şebeke ölçekli rüzgar ve güneş enerjisi, 2014 yılında yeni devreye alınan enerji üretim kapasitesinin %47’sini ve 2015 yılının ilk yarısında da bu yeni kapasitenin neredeyse %70’ini oluşturmaktaydı. Rapor ayrıca yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçişi hedefleyen şirketlerin çoğunun özellikle rüzgar enerjisine başvurduğunu belirtiyor.
“Enerji Depolama Yapbozun Tamamlayıcı Parçası”
Rapora göre; bataryalardaki teknolojik yenilikler sayesinde enerji depolama sektörü tırmanışa geçmiş durumda. Enerji depolama konusu, sürekliliği olmayan yenilenebilir kaynaklarla bir araya geldiğinde, bu kaynakların enerji nakil şebekesine yüklenmesi zorluğuna karşın mali açıdan oldukça etkin bir çözüm getiriyor. ABD’nin enerji depolamasının yaklaşık %80’inin hala geleneksel pompa depolamalı hidroelektrik yöntemi ile yapıldığının altını çizen rapor, yeni teknolojiler sayesinde özellikle bataryalarda büyüme beklentisini koruyor.
Benzer şekilde ABD’li araştırma şirketi GTMResearch, ABD’nin 2015 yılının ikinci çeyreğinde 40.7 MW’lık depolama kurulumu gerçekleştirerek 2014 yılının ikinci çeyreğine göre dokuz kat bir artış gerçekleştirdiğini tespit ediyor.
Hawai’den, Kaliforniya’ya ve Vermont’a kadar yenilenebilir enerjinin devreye sokulması için neredeyse tüm eyaletlerinde depolama yönünde girişimde bulunan ABD’nin, enerji depolama alanında yürüttüğü kamu politikaları bu yükselişte önemli bir role sahip.
“Net Sıfır Enerjili Binalar ve Akıllı Bağlantılı Cihazlar Verimlilikte Çığır Aşıyor”
Yüksek enerji performanslı “net sıfır enerjili binalar (nZEB)” yeşil bina hareketinde lider konumda. Düşük primer enerji kullanan ve üretilen yenilenebilir enerjinin bir kısmını satarak, yıllık enerji bilançosunu sıfır yapabilen bu tür binaların net bilanço olarak primer enerji tüketimi yok ve yüzde 100 yenilenebilir enerji hedefine erişebilmek için talep tarafındaki en önemli “radikal verimlilik” olarak adlandırılıyor. Rapor, son yıllarda nZEB binaların küçük çaplı, az sayıda bulunan seçkin yapılar veya 10-15 metrekareden daha küçük çevreci ofisler olmaktan çıkıp geniş çaplı ticari tesisler haline gelmeye başladığını belirtiyor.
Günümüzde bu türden binalar tüm dünyada yapı sektörünün yalnızca küçük bir parçasını oluştururken rapora göre bu durum önümüzdeki yıllarda hızla değişecek. Bu yerinde tahmine Avrupa Birliği’nin yeni yapılan tüm kamu binalarının 2018 yılı sona ermeden “neredeyse sıfır” enerjili özelliğe kavuşturulması hedefini örnek vermek mümkün. Kalan diğer yeni binaların da 2020 yılı sona ermeden aynı hedeflere ulaşması yönünde talimat söz konusu. Ayrıca 2014 yılında “Title 24” olarak bilinen ve Kaliforniya’da yeni yapılara ilişkin yaptırımları açıklayan kapsamlı bir de yasa yürürlüğe girdi. Eyalette yeni yapılan konutların tümü 2020 yılı sona ermeden ve yeni yapılan ticari binaların tümü de 2030 yılı sona ermeden sıfır enerjili özelliğe kavuşturulacak.
“Güçlendirilmiş, Dirençli Bir Şebeke Oluşturmak Gerekli”
İki yönlü elektrik şebekesi; şebeke ölçekli enerji üretiminde, dağıtılmış enerji üretiminde, enerji depolamada ve verimli binalarda devam etmekte olan tüm bu gelişmelerden ayrı düşünülemez. Yenilenebilir enerjilerin, depolama cihazlarının, elektrikli vasıtaların ve hem ‘akıllı’ hem ‘akılsız’ cihazların yaygınlaştırılması ve tek bir merkezde bulunmayan, dağıtılmış, daha esnek, daha fazla bilgi sağlayan ve iki yönlü enerji akışına imkan tanıyan bir elektrik şebekesi raporun önemli vurgularından bir diğerini oluşturuyor. Özellikle, akıllı şebeke teknolojilerine yapılan yatırımların artarak devam ettirilmesi tavsiye ediliyor ve akıllı şebekelerin büyümesindeki en temel unsurların akıllı sayaçlar ve mikro şebekeler olduğu belirtiliyor.
CleanEdge’in yaptığı araştırmada, ABD’deki elektrik sayaçlarının neredeyse %37’sinin artık akıllı sayaç olduğu belirtilirken Navigant Research’ün tahminlerine göre de, 2013 yılında yalnızca 685 MW olan mikro şebeke kapasitesi 2020 yılına kadar 4 GW’nin üzerinde bir büyüme gösterecek.
Kaynak: Renewableenergyworld.com
–
A growing number of companies, cities, states and countries are aiming for, and achieving, a goal of obtaining power from 50 percent, 75 percent or even 100 percent renewable energy, thanks, in part, to a set of major developments that are enabling the resource shift, according to a new report from Clean Edge.*
Commissioned by SolarCity, the report Getting to 100 discusses what is driving the transition to increasing levels of renewable energy consumption and identifies the successes and challenges of both governments and companies in targeting, and/or achieving, 100 percent renewable energy goals.
According to the report, these five developments are supporting the trend toward higher penetrations of renewable energy:
A resilient grid
A rise in net zero buildings and smart connected devices
Energy storage availability and affordability
Proliferation of utility-scale renewables
Cost-effective status of distributed solar across geographies
Distributed Solar Becomes Cost-Effective Across Geographies
The proliferation of ever-cheaper distributed solar generation – residential, commercial and community – is a key driver toward the 100 percent renewable energy goal, according to the report.
“The cost curves are undeniable,” the report said. “The plummeting prices of solar panels have been well-documented, but the industry has recently been attacking balance-of-system costs and so-called soft costs (such as marketing, customer acquisition, permitting, and installation) as well.”
The bottom line is that installed costs of solar PV systems around $3 per watt in the U.S. today will plunge around 40 percent to less than $2 per watt by the end of 2017, according to Deutsche Bank projections.
Utility-Scale Renewables Grow Up
A 100 percent renewable energy goal is not attainable without significant megawatts from utility-scale plants tapping wind, solar and hydropower resources, according to the report.
“Fortunately, wind and solar farms have soared in both capacity and generation output over the past decade, and are now viewed by dozens of utilities as key components of the energy mix, as hydro has been for decades,” the report said. “Along with natural gas, they are the fastest-growing segments of utility-scale generation.”
In the U.S., utility-scale wind and solar accounted for 47 percent of all new generation capacity that came online in 2014, and for nearly 70 percent of new capacity in the first half of 2015. In addition, the report said that most companies with 100 percent renewable energy goals are procuring at least some utility-scale wind.
Energy Storage Completes the Puzzle
The energy storage industry has begun to boom, thanks to technological innovations in batteries and economies of scale that have dropped storage’s price to the point where businesses, utilities, governments and even some individuals can afford it, according to the report. When paired with intermittent renewable resources, energy storage is providing a cost-effective resolution to the challenge of putting those resources on the power grid.
“Any way you slice it, storage has really begun to take off,” the report said. “Although about 80 percent of U.S. energy storage is still the traditional pumped hydro storage method, newer technologies, mostly batteries, are where the growth is.”
GTM Research found that the U.S. installed 40.7 MW of storage in Q2 2015 – representing a nine-fold increase over Q2 2014.
The report also noted that public policy has had an important role in the energy storage boom, with states from Hawaii to California to Vermont stepping up their renewable portfolio standards and opening the door for more storage to be used to integrate renewables.
Net Zero Buildings and Smart Connected Devices Drive Efficiency Renaissance
“Radical efficiency” on the demand side is critical to achieving a 100 percent renewable energy goal, according to the report, which noted that net zero energy (NZE) buildings are at the leading edge of the green building movement.
“An NZE building fully powered by renewables is 100 percent renewable energy by definition, and most leading NZE projects are indeed powered by onsite clean energy resources,” the report said. “In recent years, NZE buildings have grown from a handful of small academic locations, or environmental group offices of less than 15,000 square feet, to large-scale commercial facilities.”
While NZEs currently make up only a small part of the building sector, the report said that that status will change in coming years, as major new building mandates take effect in the U.S. and overseas. The European Union, for example, has mandated that all new public buildings must achieve “nearly zero” energy status by the end of 2018, and that all other new buildings achieve the same goals by the end of 2020. In addition, sweeping new building code mandates in California known as Title 24 took effect in 2014. Those mandates require net zero status for all new residential construction in the state by 2020 and for all new commercial buildings by 2030.
An Emboldened, Resilient Grid Takes Shape
An intelligent, two-way electric grid is tying together the ongoing developments in utility-scale generation, distributed generation, energy storage and efficient buildings, according to the report.
“Increasing penetration of renewables, distributed renewables, storage devices, electric vehicles, and devices both ‘smart’ and ‘dumb’ all require an electric grid that is decentralized, more responsive, provides more information, and allows for two-way flows of energy that our current grid does not provide,” the report said. “Fortunately, investments in smart grid technology and deployment are on the increase.”
At the heart of the smart grid’s growth are smart meters and microgrids. According to research by Clean Edge, based on U.S. Energy Information Administration data, about 37 percent of all electric meters in the U.S. are now smart meters. In addition, Navigant Research estimates that microgrid capacity will grow to more than 4 GW by 2020, from just 685 MW in 2013.
*Source: Renewableenergyworld.com